Genel Mülakat

Ürdün programını nasıl verimli hale getirirsiniz? – Ahmet Tarık Aksan ile Mülakat

  • Öncelikle kendini tanıtır mısın kısaca?

İsmim Ahmet Tarık, soyadım Aksan. Diyarbakırlıyım, orada doğup büyüdüm. Ailem hâlâ orada ikamet ediyor. İstanbul ile yollarımız Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni tercih ettiğimde kesişti. Dört sene okuduktan sonra Beyoğlu’ndan mezun oldum. Hâlihazırda İstanbul Şehir Üniversitesi’nde 2. sınıf İslami İlimler Fakültesi öğrencisiyim.

  • Nasıl başladı Ürdün macerası? Gitmeden önce ne gibi hazırlıklar yaptınız?

Bilindiği üzere fakültemiz 1. sınıfı bitiren öğrencilere yaz döneminde yaklaşık iki buçuk ay Ürdün’de eğitim görme imkanı sunuyor. Günümüzde birçok İlahiyat ve İslami İlimler fakültesinin çok yaygın bir adeti aslında. Hatta bazı imam hatipler de bir süredir arapça öğretiminde bu yola başvuruyorlar. Arapça öğrenmek için Arap memleketlerinden birinde kısa vadeli olarak eğitim görmenin tercih edilmesinin en büyük sebebi de o bölgede öğrencinin Arapçaya sürekli maruz kalacak olması. Bu husus özellikle Arapça konuşma ve dinleme yetisini oldukça geliştiriyor. Türkiye’de sadece ders içinde Arapça konuşup, normalde ise Türkçe düşünüp konuşarak elde edilemeyecek derecede akıcı bir konuşma yetisi kazandırıyor öğrenciye. Ancak okuma ve yazma yeteneklerinde herhangi bir Arap memleketinde katedilebilecek mesafe, iyi bir eğitimle Türkiye’de de mümkün. Açıkçası önceleri konuşma yetisini pek önemsemezdim. Bunun sebeplerinden ilki, neredeyse tamamen geçici bir şey olması. Yaz döneminde iki, üç ay uğraşarak kazandığın akıcılığı geri geldiğinde birkaç ay sonra kaybediyorsun. Eski seviyesinden belki biraz daha iyi oluyor ama yine de oldukça köreliyor tekrardan. Meselenin diğer bir vechesi de bu dili bir diplomat veya tüccar olmak için öğrenmediğimiz. Biz ilim yoluna tabiyiz ve bunun yeri de kitaplar. Dolayısıyla konuşma yetisinden çok okuma ve yazma yetileri ilgilendiriyor bizi. Biraz da meşrep olarak meyilim bu yönde. Çok sayıda dil bilen Fuat Sezgin hoca da bir konuşmasında dilin masabaşında öğrenileceğini vurguluyor. Doğrusu ben de kendimi bu görüşe ve tavra çok daha yakın hissediyorum. Ancak Türkiye’de İngilizce ve Arapça yapılan dersler, seminerler, kendisinden istifade edilebilecek Türkçe bilmeyen değerli insanlar, internet ortamında faydalanılabilecek videolar ile muhatap oldukça bu iki dilin bizden çok da uzak olmadığını, İstanbul’daki yaşantımızla da iç içe olduğunu farkettim. Dolayısıyla en azından Arapça ve İngilizce’nin konuşma ve dinleme anlamında da iyi bir seviyede tutulması gerektiği kanaatine vardım. Bu yüzden İmam Hatip yıllarında üç defa Ürdün’de eğitim görme fırsatını geri tepmiş biri olarak bu sene de böyle bir şey yapmayı doğru bulmadım. Ve Ürdün maceramız böylece başlamış oldu.IMG-1945

Ürdün’e gitmeden önce alınması gereken yiyecek malzemelerinin, kap, kacak, kıyafet gibi şeylerin çok önemli olmadığını düşünüyorum. Sonuçta oraya tatil yapmaya, gezmeye gitmiyoruz. Bu konularda sağolsun oda arkadaşlarım uğraşıp belirlemişlerdi alınacak şeyleri. Ben de bana verilen listeyi aldım sadece. Ancak daha önemli bir hazırlık olarak gitmeden önce Amman’da devam edilebilecek ders halkaları, vakıflar, tanışılması
gereken hocalar hakkında bazı bilgiler edindim. Bana çok faydası oldu elhamdülillah. Giriştiğim bu ekstra işlerin de en az bize ayarlanan program kadar faydasını gördüm. Yapılacak böylesi bir hazırlığın çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

  • Gitmeden önce nasıl bilgilere sahiptin Ürdün’le ilgili?

Daha önce hiç gitmemiştim Ürdün’e ama Beyoğlu İmam Hatip her sene öğrencileri götürdüğü için Ürdün’e giden arkadaşlardan çok dinledik oraları. Coğrafi açıdan çok güzel bir yer olmadığı, temizlik hususunda bazı sıkıntıların olduğu gibi olumsuz birçok yorum duyduk. Tabi bir kısmına ben de hak verdim. Ancak bu gibi meselelerin çok dert edilecek şeyler olmadığını düşünüyorum. Bunların dışında Medarik isminde bir vakıftan haberdar oldum gitmeden önce. Bu vakıf, bize eğitim verecek Qasıd ismindeki kurumun hemen karşısındaymış. Emced Reşid isminde de çok değerli bir hoca varmış başında. Yine Üsame Nemir isimli bir muhaddis, Ali Hani isminde bir nahiv ve tefsir hocasını da not almıştım görüşülecek hocalar arasına. Ürdün’e gittiğimizde bu hocaların da Medarik’te ders verdiklerini öğrenmiş oldum. Bir de tabii Said Fude hocayı çok önceden duymuştum. Onun talebelerinin Sultanahmet’te kurmuş oldukları aklî ilimler medresesine zaten devam ediyordum. Dolayısıyla gittiğim zaman Said Fude hocanın derslerine katılıp o çevreyle tanışmayı da önceden planlamıştım.

  • Günleriniz nasıl geçiyordu orada? Sürekli devam ettiğiniz bir kurs veya kurum var mıydı?

IMG-20170617-WA0048Fakülte bizi az evvel bahsettiğim Qasıd ismindeki Arapça eğitim kurumundaki program için göndermişti. Cuma ve cumartesi günleri hariç her gün dört saat dersimiz oluyordu Qasıd’da. Bazı sınıfların 08.00’den 12.00’ye kadar, bazılarının ise 13.00’ten 17.00’ye kadar sürüyordu dersleri. Tabi bizim gibi arada kalmış, ders saati 10.00-15.00 arası olan birkaç sınıf da vardı. Bu dört dersten ikisinde Arap edebiyatından metinler okuyorduk. Diğer ikisi ise medya Arapça’sı dersleriydi. Her gün ödevlerimiz olduğundan günlük yaklaşık iki saat Qasıd’daki derslere çalışıyorduk. Haftada bir akşam da fakültemizin Qasıd dışında ayarlamış olduğu iki dersimiz vardı. Bunlar dışında zorunlu tutulan bir uğraşımız olmadığından ferdî çalışmalarımıza oldukça zaman kalıyordu diyebilirim. Ben kalan bu vakitleri başka ders halkalarına katılarak değerlendirmeye çalışıyordum. Çok faydasını da gördüm elhamdülillah.

  • Qasıd dışında gördüğünüz dersler var mıydı?

Allah razı olsun hocalarımız perşembe akşamları iki saat olacak şekilde Qasıd dışında ders ayarlamışlardı bize. Henüz 2. sınıfa geçmediğimiz için İslami ilimlere giriş yapmış sayılmıyorduk maalesef. Bu yüzden derslerden biri İslami ilimlere giriş diyebileceğimiz formattaydı. Bu ilimlerin ne olduğu, nelerle ilgilendiği, bazı ıstılahları hakkında bilgi ediniyorduk. Fakültenin 2. sınıf derslerine bir hazırlık olarak, duymuş olmamız gereken temel meseleleri, kavramları öğreniyorduk. Diğer derste ise İmam Gazali’nin İhya’sından Uhuvvet babını okuyorduk. Fakültenin bizden katılmamızı ve devam etmemizi istediği dersler bunlardı.

Az önce anlattığım gibi gitmeden önce Amman’daki hocalar, vakıflar, ders halkaları hakkında bazı bilgiler edinmiştim. Gittiğim zaman planlamış olduğum şeyleri yapmaya başladım. İlk olarak Medarik’i arayıp buldum. Qasıd’ın hemen karşısında kalıyor. Anladığım kadarıyla Amman’daki vakıflar yaz mevsimine özel programlar yapıyorlar. Bu bizim için çok büyük bir fırsat. Medarik’i bulduğumda henüz programa başlanmamıştı. Belirlenen programı bizimle de paylaştılar sağolsunlar. Haftalık olarak yaz boyunca devam edecek oldukça güzel bir programdı. İsmi geçen Ali Hani hocanın belagat, sarf ve nahiv (iki saat) olmak üzere üç ayrı dersi, Üsame Nemir hocanın hadis usulü dersi, Ahmed el-Herrab hocanın Şafii fıkhı dersi (iki saat) ve Emced Reşid hocanın fıkıh usulü dersi vardı. İşin ilginç ve güzel tarafı bu dersler sene boyunca devam eden bir programın parçaları değildi. Nedenini bilmiyorum ama çoğu giriş seviyesinde, yaz döneminde başlanıp bitirilen derslerdi. Hatta bir kısmı bizim seviyemizden de düşüktü. Örneğin Sarf dersinde kitap takip edilmiyordu ama Bina ve Maksud kitabı seviyesinde bir dersti. Nahiv dersinde en-Nahvu’l-Vâdıh, hadis usulü dersinde Beykuniyye metni, Şafii fıkhında da Sefînetü’n-Necât okutuluyordu. Belagat dersi ise yine kitap takip edilmeyen el-Belâgatu’l-Vâdıha kitabından biraz daha aşağı seviyede belagata giriş niteliğinde bir dersti. Uzatmamak için ayrıntısına girmeyeceğim ama fakültemizin programı dikkatli bir şekilde incelendiğinde bu derslerin, Sarf (seviyesi bize göre düşük) ve fıkıh usulü (seviyesi bize göre yüksek) dersi hariç, ikinci sınıfa geçecek bir öğrenci için bulunmaz nimet olduğu görülür. Derslere katılırken tanıştığınız diğer talebeler, onlardan öğrendiğiniz diğer hoca ve vakıflar, bu ortamlarda elde ettiğiniz Arapça pratik fırsatı da düşünüldüğünde Ürdün’e gidecek her arkadaşın bu vakıftaki dersleri takip etmesini tavsiye ederim. Bu arada, derslerin kızların katılımına da açık olduğunu unutmadan belirtmiş olayım.

Ürdün’deki programımız başladıktan sonra sürekli Said Fude hocanın derslerinin nerede ne zaman yapıldığını nasıl öğreneceğimi bulmaya çalışıyordum. Gitmeden önce Türkiye’den Said Fude hocanın yanına ilim talebine gitmiş bir abinin numarasını almıştım. Ancak herhalde numarasını değiştirdiğinden ona bir türlü ulaşamıyordum. WhatsApp Image 2017-11-21 at 3.54.42 PMAncak elhamdülillah Medarik çevresinden tanışmış olduğum birileri aracılığıyla hocanın haftada bir gün Hüseyin Camii’nde ders verdiğini öğrendim. Bu derslere de katılmak nasip oldu. Fahreddin er-Razi’nin tefsiri Mefâtîhu’l-Gayb’ı ve yine Razi’nin Hamsun’unu okutuyordu hoca. Özellikle Mefâtîhu’l-Gayb çok üst seviye bir kitap ama bu konulara biraz ilgili olduğumdan yine de devam ettim derslere. En azından bazı tartışmaları duymuş olduk.

Bunların dışında duymuş olup da gidemediğim kurumlar var. Enzar isminde sadece akli ilimler dersi veren bir kurum duydum. Bir de Me’aric isminde yine Qasıd’a yakın bir kurum varmış. Ancak bunlara gitmek nasip olmadı. Bahsetmiş olduğum Ali Hani hocanın kendi evinde tefsir dersleri verdiğini de öğrendim. Tüm bunları oraya gidecek gayretli arkadaşlara tavsiye ederim.

  • Bunların da dışında, oradaki hocalardan ziyaret ettiğiniz oldu mu?

Arkadaşlarla birlikte Nablusi hocayı ziyarete gittik. Teberrüken değerini küçümsememekle beraber, tecrübesizliğimizden kaynaklı olarak pek verim alamadık diyebilirim. Gitmeden önce konuşacak hiçbir şey hazırlamamıştık. Ne soracak bir sorumuz vardı ne de dinlemeyi beklediğimiz bir mesele. Açıkçası hocanın kendisi bize fırsat vermeden konuşur, bir şeyler anlatır diye düşünmüştük ama pek öyle olmadı. Hoca birkaç kelam ettikten sonra bizden bir şeyler bekledi. Biz de bakmaktan başka bir şey yapamadık. Oldukça kötü bir tecrübeydi. Bu da bize ders olmuş oldu.

Ziyaret olarak değil ama birebir görüşme anlamında zikredebileceğim bir hikaye daha var. Said Fude hocanın Hüseyin Camii’nde verdiği dersleri kendisinden öğrendiğim abi ile birlikte ilk derse gittik. Meğer abi hocanın yakın talebesiymiş. Hüseyin Camii de minibüslerin gitmediği, taksi veya özel arabayla gidilebilecek uzak bir yerdeydi. Derse biz taksiyle gittik. Ders çıkışında Said Fude hoca bizi ve beni götüren abinin akranı başka bir talebesini kendi arabasına çağırdı. Arabanın önünde bu iki abi kendi aralarında nezaketen ‘ön tarafa sen geç’ tartışmalarına girip sonuca varamayınca çözüm olarak beni ön koltuğa geçirdiler. Böylelikle uzun bir yolu beraber gelmiş olduk. Yolda da elhamdülillah güzel bir muhabbet oldu, bazı sorularımı sordum, çok güzel cevaplar aldım.

  • Nereleri gezdiniz? Seni orada en çok etkileyen ne oldu?

Amman’da toplu bir gezimiz olmadı. Toplu gezilerle Amman dışındaki gezilebilecek yerlere gittik. Bireysel olarak ise Rainbow Caddesi, Vasatu’l-Beled gibi meşhur yerleri gezdim. Özellikle Rainbow Caddesi Amman’daki seküler cenahı tanıyabilmek için önemli bir yer. Medarik’ten bir abi birkaç arkadaşla birlikte bizi Emir Hamza mesire alanına (Müntezeh) götürmüştü. Amman’da şehre yukarıdan bakabileceğin, ağaçlık nadir mekanlardan.20170812_114622_HDR.jpg

Öte yandan Ürdün’de yaygın iki tarikatın tekkesine gitme fırsatımız oldu. İlk olarak Şazeli tarikatının tekkesine gittik. Oldukça ilginç bir tekkeydi. Şeyhefendinin ismi Nuh. Bu şeyhefendi aslen Amerikan vatandaşı. Gençliğinde müslüman olmuş. Dolayısıyla Amerika’ya, Avrupa’ya gidip geliyormuş bazen. Bununla da bağlantılı olarak müridânın büyük bir kısmı mühtedi. Çoğu Arapça bilmiyor zaten. Şeyhefendi de vaazlarını İngilizce yapıyor. Şeyhefendi aynı zamanda büyük bir Şafii fakihiymiş. İlmî yönü de çok kuvvetliymiş yani. Hatta 2. Sınıf ders planındaki Akaid dersi ve 3. Sınıf planındaki Major Themes of Classical Kalam dersinin okumalarına bakmış olanlar Nuh Keller diye bir yazarın makalelerini hatırlayacaklar. İşte Nuh Keller, bahsetmiş olduğum bu Şeyhefendinin ta kendisi.  Bize gidip zikirlerine katılmak da nasip oldu. Kesinlikle gidip o çevreyi, ortamı, şeyhefendiyi bir görmek gerekir. Yine çok yaygın olan diğer tarikat da Rıfaiyye. Elhamdülillah onların da tekkesine gidip bir zikirlerine katılma fırsatı bulduk. İlgileri celbedebilecek bir şey zikredeyim, oradaki şeyhefendi de Said Havva’nın oğlu Muaz Havva’dır.

Amman dışında ise artık standart haline gelmiş bazı mekanlar var. Biz de toplu olarak buraları gezdik. Akabe’ye, Ölü Deniz’e ve Vadi Ram’a gittik. Petra’ya da gidecektik ancak giriş Ürdün dışından gelenler için 50 dinar yani 250 Türk lirası idi. Biz de 5 dinara küçük Petra’ya gittik. Oranın da büyüğünden alta kalır yanı yoktur herhalde deyip kendimizi teselli edelim.IMG-20170706-WA0032.jpg

Bu saydıklarım arasından beni en çok Vadi Ram’da gece vakti yalnız başıma çölün ortasında uzandığım 5-10 dakika etkilemiştir herhalde. Hayatımda daha önce hiç öyle bir duygu yaşadığımı hatırlamıyorum. Klasik sözü tekrar edelim, anlatılmaz yaşanır.

  • Ürdün’e gidecek arkadaşlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Bir abimizden şöyle bir tespit duymuştum: “Milliyetçilik, Türkiye’nin doğusundaki ülkeleri gördükçe artar, batısındakileri gördükçe azalır.” Maalesef ki bazı arkadaşlar oradaki olumsuzlukları gördükçe memleket hasretinden türlü türlü hallere girdiler. Bazıları da daha ileri gidip birçok basit genellemelerle Araplara karşı hiç hoş olmayan tavırlar takındılar. Tabii işin daha kötü olan kısmı, bunu da Araplara karşı değil, kendi aralarında yapmaları. Ben bu tarz şeyleri hiç tasvip etmiyorum. Birçok güzel insanla tanıştım, müstefid oldum. Kültürlerin uyuşmadığı bazı noktalar olabilir, bunları karşı tarafı aşağılamak için kullanmamak lazım.

Oradaki bazı eften püften olumsuzluklara gelirsek; bence şunu netleştirmek lazım: Oraya neden gidiyoruz? Bu dünyada yoldan geçen biri olarak, yoldaki bir gölgelikte durup dinlenme misali şu hayatımızda bu katlanamamazlık neye? Biz, müslümanların bolluk yaşadığı bir döneme denk geldik, bir gün günler bizim aleyhimize döndüğünde bu rahat aşkımızdan nasıl vazgeçeceğiz? Bu duygularla, Ürdün’e gidecek arkadaşlara, bu tarz şeyleri eleştire eleştire, eleştirdiği şeylerin sıkıntısını bir hiç uğruna çekmiş duruma düşmemek için, bu meseleleri önemsemeyip yollarına devam etmlerini tavsiye ediyorum.

Çok teşekkür ederiz bize bu kıymetli bilgileri verdiğin için, Allah razı olsun.

Estağfirullah efendim, ben teşekkür ederim. Allah maksadımızı rızası eylesin.

*Abdullah Bardakçı sordu.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: