Yazın Bangladeş’te bulunan ve Arakanlılara yardım için gelen Türk yardım kuruluşlarına yardımcı olan Şehir İslami İlimler Öğrencisi El-Emin Mia yaşadığı tecrübeleri anlattı, Halil Büyüksaka sordu.
Halil: Öncelikle bizleri kabul ettiği için el-Emin kardeşimize teşekkürü borç biliyoruz. Bizlere bu kıymetli vaktini ayırdığı için ayrıca teşekkür ediyoruz. Öncelikle el-Emin kardeşim, sizden kendinizi tanıtmanızı istiyoruz.
El-Emin: Benim ismim el-Emin. Bangledeşliyim. Başkentimiz olan Dakka’ya yakın bir şehirde kalıyorum. 2010’da Türkiye’ye geldim ve 7 senedir de eğitimime burada devam ediyorum. Allah razı olsun Türkler’den, hepsi çok yardım seven insanlar. Biz yabancı öğrencilere burada eğitim verdiler. Şu an ben İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik bölümünden çift anadal yapıyorum.
Halil: Yani lise eğitiminizi Türkiye’de aldınız.
El-Emin: Lise eğitimini Türkiye’de Kayseri’de aldık. 4 sene orada lise okuduk. Oradan üniversite için İstanbul’a geldik.
Halil: Bildiğimiz üzere Bangladeş ve Arakan’ın geçmişten günümüze gelen ikili ilişkileri var. Şu son zamanlarda Arakan’da yaşanan olaylar tüm dünyayı sarsmış durumda. Bu üzücü durumda Türkiye’den de ciddi desteklerin o bölgeye gittiğini biliyoruz. Ancak öncelikle bize Arakan’ın geçmişinden ve Bangladeşle olan ilişkilerinden bahsedebilir misiniz?
El-Emin: Bu olayları anlamak için süphesiz tarihi arka planı bilmek çok önemli. 8. yüzyılda Myanmar İslam’la tanışıyor ve 14. yüzyılda da İslam hâkimiyetine geçiyor. Ancak bildiğiniz üzere Hindistan’ı işgal ettikleri sırada İngilizler genel olarak müslümanlara karşı bir şiddet politikası uyguluyorlar. İngilizler gittikten sonra da Budistler bu şiddet politikasını devam ettiriyorlar. 1942’te ise toplu katliamlar başlıyor. O zamandan beri bu katliamlar devam ediyor. Myanmar’daki bu müslümanlar Rohingya diye tanınıyorlar. 1982’de onların vatandaşlık hakları devlet tarafından alındı. Bu tarihten sonra nefret ve şiddet hareketleri daha da artış gösterdi.
Halil: Peki bölgede Müslümanların nüfusu ne kadar?
El-Emin: Pek fazla diyemeyiz. Sadece sınır bölgelerinde müslümanlar kalıyor. Dediğim gibi orada yaşayan Müslümanların vatandışlıkları da iptal edildi. Şimdiki duruma gelirsek bu işkence ve katliamlar 2017 Ağustos ayında başlıyor. Bunun asıl nedeni olarak diyebiliriz ki Myanmar’da Müslümanların yaşadığı sınır bölgeler Çin ve Hindistan için çok ciddi yatırım bölgeleridir. Çin’in Myanmar üzerinden Bengal denizinde ticari çıkarlardan dolayı liman yapma düşünceleri var. O sebeple oradaki alanların müslümanların yerleşim alanları olmasından rahatsızlar. Onları oradan atmak istiyorlar. Her iki devletin de siyasi ve ekonomik çıkarlarının bu katliama önayak olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde bu sebepten ötürü ne Çin ne de Hindistan Rohingya Müslümanlarını kendi sınırlarına kabul etmedi. Müslüman köyleri de ateşlere verildi, insanlar diri diri yakıldı, korkunç işkenceler yapıldı.
Halil: Peki orada bu zulme maruz kalan Rohingya Müslümanlarına tek sahip çıkan ülke Bangladeş’tir diyebilir miyiz?
El-Emin: Şimdilik onları ülkesine mülteci olarak kabul eden tek ülke Bangladeş’tir diyebiliriz. Bangladeş ve Myanmar’ı ayıran tek bir nehir vardır: Naf Nehri. Bu nehrin kalınlığı yaklaşık birkaç metredir. Ancak her ne kadar bu uzaklık çok olmasa da kadınlar ve çocukların geçişinde ciddi problemler yaşanabiliyor. Bu geçiş sırasında bile ölen çok insan oldu. Sonuç olarak diyebileceğimiz şey hem coğrafi yakınlık hem de müslüman bir devlet olması açısından o bölgede sınırları içersine alan tek devlet Bangladeş oldu. Şu ana kadar yaklaşık 600 bin civarı giriş olduğu söyleniyor. Aslında bu Bangladeş’e geçiş 1990’lardan beri devam etmekte. Bu olaylardan önce de Bangladeş tarafında yaşayan eskiden gelme Rohingya Müslümanları mevcuttur. Ancak en büyük hareket bu son 25 Ağustos’taki saldırılarla başladı. Gelenlerden yüzde elli kadarını kadınların, yüzde otuz kadarını çocukların ve yüzde yirmi kadarını da erkeklerin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu gelen erkeklerin de büyük çoğunluğunu yaşlılar oluşturuyor. Genç erkek ciddi anlamda az sayıdaydı. Bunun sebebi de işkenceler sırasında askerlerin ve saldırganların özellikle erkekleri seçip öldürmesidir.
Halil: Peki şu anda Bangladeş’e giden Rohingya Müslümanlarının durumlarından bahsedebilir misin?
El-Emin: Şunu söyleyebiliriz ki ordaki müslümanlar zor durumdalar. Bangladeş onlara yeteri kadar yardım edemiyor. Nihayetinde Bangladeş yüz ölçümü olarak Türkiye’nin üçte biri kadar, buna rağmen nüfusu Türkiye’nin yaklaşık iki buçuk katı kadardır. Bir de bunun üzerine 600 bin kadar insan da evini mülkünü geride bırakarak gelince Bangladeş onlara destek çıkmakta zorluk yaşadı. Ancak sonradan Allah razı olsun oradaki müslümanlara sahip çıkmak için gelen bazı yardım kuruluşları, özellikle Türkiye’den, zor durumdaki Rohingya Müslümanlarına sahip çıktılar.
Halil: Bu konuya girmen iyi oldu aslında. Dünya çapında yapılan bu yardımlar hakkında bize ne söyleyebilirsin?
El-Emin: Yardım olarak ilk önce sınırda ev ihtiyacını temin için adımlar atıldı. Bununla beraber yardım kuruluşları gıda yardımı olsun, sağlık hizmetleri olsun pek çok alanda destek olmaya çalışıyorlar. Mesela su konusunda çok sıkıntı çekiliyordu. Bunun üzerine yardım kuruluşları kuyular açtılar, temiz su imkânları sağladılar. İlk başta kapalı banyo yapılacak alanlar dahi yoktu. Kadınlar yıkanabilmek için geceleri bekliyordu. Elhamdülillah bir seviyeye kadar da olsa çok hizmet oldu.
Halil: Yani genel anlamda Arakanlı kardeşlerimize yeterli miktarda yardımın ulaştığını düşünüyor musun?
El-Emin: Elbette eski yaşam koşulları sağlanabilmiş değil ancak ben durumun iyiye gittiğini düşünüyorum. Nitekim bu yardımlar ivmelenerek hizmetlerini artırıyorlar. Başlarda yemek bile bulunamazken şimdi orada Arakanlı Müslümanlar için camiler ve medreseler bile inşa edilmeye başlandı. Ayrıca giysi ve sıcak yemek konusunda çok ilerleme kaydedildi.
Halil: Bildiğimiz kadarıyla bu süreçte sen de Bangladeş’teyken bu sınır bölgesindeki mülteci kamplarında hizmetlere katıldın. Bu konuda kendi tecrübene dayanarak yapılan yardımlar hakkında neler söyleyebilirsin?
El-Emin: Ben Türkiye’ye gelmeden on beş gün önce bu faaliyetlere katılabildim. Keşke daha erken başlasaydım ancak bazı nedenlerden dolayı nasip olmadı. Orada Kanada, Hollanda, Belçika, Almanya, Türkiye gibi pek çok ülkeden farklı yardım kuruluşlarıyla çalışabilme imkânım oldu. Ancak beni asıl şaşırtan bu çeşitli ülkelerden gelen beraber çalıştığımız yardım kurumlarındaki insanlar hep Türk idi. Onlarla sıcak yemek dağıttık, su kuyuları açtık, kıyafetler dağıttık, sağlık taramaları yaptık ve daha pek çok çalışma yaptık. Zaman zaman bu kardeşlerimizin evlerine girdik, sohbetler ettik. Nakit yardımlar da yapıldı bu vakitlerde. Özellikle ben orada Yetimler Vakfı adına temsilcilik yaptım. O vakıftan gelen abilerimiz havaalanından geçişte bazı sıkıntılar yaşadılar, o yüzden ben onlar adına bölgede faaliyetleri yürüttüm ve onlara geri dönüş yaptım.
Halil: Şu ana kadar genel olarak Arakanlıların yaşadığı durumlardan bahsettik, şimdi de Arakanlıların Bangladeş’teki yerli halka nasıl bir etkisi olduğundan bahsedebilir miyiz?
El-Emin: Şöyle diyebiliriz ki Arakanlılar gelmeden önce yine dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok yardım kuruluşu Bangladeş’te yardım faaliyetlerini sürdürüyordu. Mesela ben kendim bazı kuruluşlar adına köyümde kurban kesip et dağıttım. Ancak Arakan’da yaşanan bu acı olaylardan sonra bölgedeki bütün yardım kuruluşları Arakan’lı Müslümanlar üzerinde yoğunlaştılar. Aslında Bangladeş’teki fakir halk bu durumda bir nevi ekmeğini paylaşmak durumunda kaldı. Ayrıca Arakanlıların yerleştiği bölgedeki bütün yiyecek ve ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarında ciddi artışlar yaşandı. Yardım götürmek isteyen kurumlar bu yakın bölgedeki marketlerden bu yoğun akışı sağlayınca o bölgede fiyatlar bayağı yükseldi tabi. Bu durumda yerli insanlar bayağı zor duruma düştü. Ben o bölgede yaşayan bazı yerli insanlarla konuştum. Eskiden rahatça temin edebilecekleri balık gibi yiyecek ihtiyaçlarını bile şimdi karşılayamadıklarını belirtiyorlardı. Şöyle bir durum da oluyor: Bangladeşli yerli insanlar zaman zaman mülteci kamplarına girip daha ucuza mültecilerden yiyecek paketleri alıyorlar. Mesela Arakanlı ailelerde çeşitli yardım kuruluşlarından gelen farklı yemek paketleri oluyor, ancak nakit paraları olmuyor ya da ısınmak için odunları olmuyor; bu durumda gıda paketlerini satıp diğer ihtiyaçlarını alıyorlar. Tabi bu süreçte bazı insanlar fırsattan istifade yarı yarıya bu gıda paketlerini satın alıyorlar. Ayrıca şöyle bir durum var: Mesela Türkiye’de de Suriyeliler ülkede içerilere doğru yayılıyorlar. Bangladeş’te de Arakanlılar mülteci kamplarında kalmıyor, iç bölgelere doğru gidiyor. Tabi devlet bu insanları mülteci kamplarında muhafaza etmeyi isteyip kaçak olmalarından pek memnun olmadığı için yollarda kontrol noktaları kuruyor. Arakanlılarla Bangladeşliler birbirlerine çok benzedikleri için bu kontroller uzun kuyruklar ve trafiğe neden oluyor. Güvenlik güçleri için de bir zorluk oluyor bu.
Halil: Peki Bangladeşlilerin Arakanlılara bakışı nasıl?
El-Emin: Arakanlılara bakış tabii ki olumlu. Ancak az önce belirttiğim gibi Arakanlıların ülke içlerine kaçması ve güvenlik güçleri açısından zorluk çıkarması pek olumlu karşılanmıyor. Mesela geçenlerde iki Arakanlı aile arasında çıkan çatışmayı durdurmaya çalışan bir asker bu çatışma sırasında öldü. Yani bölgede zaman zaman güvenliği ve asayişi sağlamak zor oluyor. Ayrıca en büyük problem uyuşturucu. Arakanlılarda Bangladeşlilere göre yüksek bir uyuşturucu kullanma oranı var. Mesela gelen insanlar evini malını geride bırakırken yanlarında uyuşturucu -gerek bitki olarak gerek hap olarak- getirdiler. Geçenlerde haberlerde gördüğüme göre yine bu uyuşturucu satışları sırasında iki Arakanlı kadın ve bir erkek yakalandı. Bunları görünce doğal olarak hem Bangladeşlilerin hem de oraya destek için giden yardım kuruluşlarının gözünde olumsuz bir bakış oluşuyor. Bu tarz kişiler hala yakalanıyor tabi. Ancak azınlık grubun yaptıkları yüzünden hepsini suçlamanın manası yok.
Halil: Bangladeş’e göçen Arakanlı müslümanlar hakkında sizden epeyce bilgi edindik. Acaba bunun üzerine eklemek istediğiniz bir şey var mı?
El-Emin: Eklemek istediğim şu: Yurt dışından gelip Bangladeşli yerel yardım kuruluşlarıyla ya da insanlarla iş yapan insanların dikkatli olması. Çünkü bazen beraber iş yapılan kişi sahtekârlık yapıp işini eksik yapıp fazladan kalan parayı kendisi yiyebiliyor. Mesela 60 metrelik kuyu açılacaksa 30 metre açıp maliyeti azaltıyor sonra da bu kuyu erkenden kuruyor ve su gelmiyor. Ancak parayı verenler 60 metre üzerinden vermiş oluyor. Ya da yabancı yardım kuruluşlarına fiyatının çok üstünde gıda paketi hazırlayıp satanlar oluyor. Tabi orada çalışırken bunları zaman zaman görmek beni çok üzdü. Nitekim insanlar oraya yardım etmek ve hizmet etmek için gidiyor ancak bu şekilde ticarette sahtekarlık yapanlar nedeniyle yapılabilecek yardım seviyesi düşüyor. Arada kalan para farkı bu hile yapan insanlar tarafından yeniyor. Bu konuda dikkatli ve tedbirli olmak lazım. Bunun dışında biz yardımlarımıza ve oradaki insanlara desteğe devam etmeliyiz.
Halil: Hepimizi üzen bu olaylara ve coğrafyaya sizin tecrübeleriniz sayesinde yakından bakma fırsatı bulduk. Değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz.
El-Emin: Ne demek. Ben de teşekkür ederim.