Alıntı Kitaplık

“İlim talibinin vakti değerlendirip kazanması için sahip olması gereken hasletler şunlardır: Hızlı yazmak, hızlı okumak ve hızlı yürümek.”

Birçok kıymetli eserle İslami İlimlere çokça katkı sağlamış olan merhum Abdülfettah Ebu Ğudde hocanın Alimlerin Gözüyle Zamanın Kıymeti isimli eserinden alıntıları Ebu Ğudde Hocanın şu temennileriyle birlikte sizlerin istifadesine sunduk. Şeyma Gülseren Durmaz yazdı.

 

“Zamanın felsefeciler, tüccarlar, çiftçiler, zanaatkârlar, askerler, siyasiler, gençler, yaşlılar, öğrenciler, âlimler vb. yanında ayrı bir kıymeti vardır. Ben bu çalışmamda sadece öğrenciler ve ilim ehli yanında zamanın kıymetinden bahsedeceğim. Ümit ediyorum ki bu açıklamalar gayretli gençlerimiz ve ilim taliplerinin iştiyaklarını artıracaktır. Özellikle de ilim taliplerinin isteklerinin azaldığı, ciddi çalışanların hedeflerinin küçüldüğü, ilimle haşır neşir olan talebelerin azaldığı, bir şeyler yapma azminin kaybolduğu, tembellik ve miskinliğin kol gezdiği, tüm bunlar sebebiyle, ilim ehlinin saflarında ve çalışmalarında gerilemenin ve zayıflığın söz konusu olduğu şu günlerde, bu çalışma onların iştiyakını artıracaktır.”

Zamanın Kıymeti

  • Ömürlerini zayi eden, nefislerini bu uğurda çürüten, kendilerine uzun bir hayat verilmesine rağmen küfürden imana dönmediklerinden dolayı Allah Teâlâ kafirlere hitap edip onları şöyle uyarmaktadır:

“Size, düşünecek kimsenin düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. O halde azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz.”[1]

Allah Teâlâ bu ayet-i kerimede, ömür verilmesinin idrak edip akletmeyi gerektirdiğini, ömrün iman etmenin ve Allah’ı hatırlamanın meydanı olduğunu beyan etmektedir. Aynı şekilde peygamberlerin bulunmasını ve bunlar vasıtasıyla insanların uyarılmasını bir delil kıldığı gibi, insanın canlandırdığı zaman olan ömrü de insanlık için bir delil kılmıştır.

  • “İki nimet vardır, insanların çoğu bunlar(ı değerlendirme)de aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”[2]

Zaman büyük bir nimet, önemli bir ikramdır. Zamanın kıymetini bilip bundan tam anlamıyla istifade etmeyi sadece muvaffak kılınan bazı insanlar başarır.

  • Vakit, geçtikten sonra tekrardan elde edilmesi mümkün olmayandır. Bunun yanında kaçan vaktin gidişine esef etmek ayrı bir vakit harcamadır. Nitekim şöyle denir: “Vakit kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser.”
  • Varidat (kalbe gelen düşünceler) buluttan bile daha hızlı geçip gider. Geriye yaşanan zaman ve içindekiler kalakalır. Sen sen ol, kendini gelen vakitte karşılaşacağın şeylere hazırla. Çünkü içinde bulunduğun vakitte değerlendirip istifade ettiklerin hiç şüphesiz bir gün sana yarayacaktır.

İslam Alimlerinin Zamana Verdikleri Kıymet

  • Tabiin zahidlerinden Âmir b. Abdilkays’tan rivayet edilmiştir. Bir adam kendisine, “Benimle konuşur musun?” diye sorar. O da ona şöyle cevap verir: “Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım.”
  • Büyük sahabi Abdullah b. Mes’ûd (ra) şöyle demiştir: “Üzerine güneşin battığı, ömrümün eksildiği, ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar başka bir şeye pişmanlık duymadım.”
  • Salih bir zat olan Halife Ömer b. Abdulaziz de (Allah kendisinden razı olsun) şöyle demiştir: “Gece ve gündüz, bedenin üzerinde kendi fiillerini icra ediyorlar (seni yaşlandırıyorlar). Sen de onlar üzerinde üzerine düşen vazifeyi yap.”
  • Allah kendisinden razı olsun, Hasan Basrî şöyle demiştir: “Ey Âdemoğlu! Sen günlersin. Bir gün gidince bir parçan da gidiyor demektir.”
  • İbn Akîl şöyle demiştir: “Alimlerin hepsinin ortak kanaati şudur: Akıllı insanların elde etmek için uğraşması gereken en değerli şey vakittir. Vakit bir ganimettir ve içindeki fırsatlar servet bilinmeli, kapılmaya çalışılmalıdır. Hayatta sıkıntılar çoktur ama vakitler de hızlı geçip gitmektedir.”
  • İbn Recep şöyle demiştir: “İmdi, vaktin kendisiyle harcandığı, nefsin meşgul edildiği ve kudreti en yüce olan rabbe yaklaşıldığı en güzel şey ilim talep etmektir. Bu, insanı cehalet zulmetinden dinin nuruna çıkarır. Benim nefsimin meşgul olduğu ve vakitlerimi geçirdiğim şey işte budur, ilimdir.”
  • İlim, kendisiyle iştigal eden insana hemen faydalar sağlamasa bile; vaktin kendisiyle ölüp gittiği boş şeylerden alakayı kesip atması bile yeterlidir.
  • Çok insanlar gördüm. Bunlar hayatın manasını bilmiyorlar. Bunların bir kısmına Allah Teâlâ yeterli mal vermiş, maişet için çalışmaya muhtaç bırakmamıştır. Fakat onlar, günün çoğunu çarşılarda oturarak geçirip insanları seyrederler. Üzerlerinden nice kötü iş ve fiil geçip gider. Bazıları da satranç oynamaktan uzak durmaz. Bir kısmı da sultanlara, pahalılığa, ucuzluğa ve diğer şeylere dair haberlerle zamanlarını boşa geçirip giderler. Buradan anladım ki Allah Teâlâ ömrün kıymetini, sıhhat ve afiyetle geçen vakitlerin ne kadar önemli olduğunu sadece kendilerine ilham edip öğrettiği kimselere ikram etmiştir. “Bu ancak büyük nasibi olanlara bir vergidir.”[3] Allah Teâlâ’dan yaşadığımız hayatın vakitlerinin ne kadar kıymetli olduğunu bizlere idrak ettirmesini ve onun zenginliklerinden istifade etmeye muvaffak kılmasını dileriz.
  • Seleften birisi talebelerine şunu tavsiye ederdi: “Yanımdan çıktığınızda ayrı ayrı gidin, belki biriniz yolunda giderken Kuran okur. Bir arada giderseniz mutlaka konuşursunuz.”
  • Zamanı güzel değerlendirmeye yardımcı olan husus, mümkün olduğunca tek başına kalmak, karşılaşılan kimseye sadece selam vermek veya mühim ihtiyacı arz etmekle yetinmek, bunun yanında az yemekle iktifa etmektir. Çünkü fazla yemek çok uyumaya ve geceyi boşa geçirmeye sebebiyet verir. Geçmiş alimlerin hayat hikayelerine bakan ve yapılan amelin karşılığının alınacağına inanan için, bu zikrettiklerim gayet açık ve net, şüphe götürmez gerçeklerdir.
  • İlim yolunda, en güzelin ardında koşan öğrencinin takip edeceği en münasip metot, bizlere ulaşan kitapları tetkik etmesidir. İlim öğrencisi bunları çokça mütalaa etmelidir. Çünkü böyle yaparak önceki alimlerin ne kadar bilgili olduklarını, ne derece gayretli olduklarını görür ve bu gördükleri onun azmini biler, ciddi çalışması yönünde gayretini ve isteğini artırır. Ayrıca (unutulmamalıdır ki) hiçbir kitap faydadan hâlî değildir.
  • İlmî çalışma münasip bir vakitte yapılmalıdır. Bazı ilmî çalışmalar için her vakit uygundur, zihin de ona hazırdır. Çünkü iş hafif olur, yapılması kolaydır. Mesela yazmak, basit mütalaalar, göz atma şeklindeki okumalar ve benzerleri gibi. Bunlar zihnin duru olmasını, tam dikkati, ince ve derin tefekkürü gerektirmez.

Ama bazı ilmî çalışmalar da vardır ki en güzel şekilde yapılmadıktan sonra tam netice elde edilmez. Bu sebeple zihinlerin durgun ve başka şeylerden vareste olduğu, insanın düşünce ve duygularının dinç ve tek bir şeye teksif edilebildiği, bereket ve berraklığın olduğu zamanlarda çalışması gerekir. Mesela seher, fecir ve sabah saatleri yanında ortamı sessizlik ile tam sükunetin bürüdüğü, meşgul edecek hiçbir şeyin olmadığı gece vakti.

Zor problemlerin halledilmesi, kapalı müşkillerin çözülmesi, birbirine girift konuların ayıklanması, ağır hataların ve yanlışların düzeltilmesi, kapalı mananın anlaşılmasında zorluk çekilen ibarelerin halledilmesi, ezberlenilmesi istenen metinlerin hıfzedilmesi ve diğer hususlar için, bu duru saatlerin, bereketli vakitlerin fırsat bilinmesi gerekir.

Bazı ilimlerin kârı ve faydası azdır. Elde edilmesi mal gibidir. Bu sebeple kaybedilmesi bir eksiklik değildir. Faydası ve ona olan ihtiyaç diğerlerine oranla daha az olduğundan, vakitlerin bu tip işlerle harcanmaması, zihinlerin ve bedenlerin bunlarla meşgul edilmemesi gerekir. Daha faziletlisi varken ondan daha aşağıdaki ile meşgul olmak, insanın daha faziletlisine ulaşmasına engel olur, kişinin elde etmeyi sevdiği ve arzuladığı şeye yönelik çalışmasına engel olur, vaktini heder eder, vücudunu yorar.

  • Filolog İmam Halil b. Ahmed el-Ferahidi şöyle der: “İnsanoğlunun zihninin en durgun olduğu zaman, seher vaktidir.”
  • İmam Ebu Ali el-Hasan b. Reşîk el-Kayravani şöyle demiştir: “İnsanın düşüncesini teksif etmesini sağlayan yollardan birisi de sırtüstü uzanmaktır. Fakat her hâlükarda, düşünce denizlerinin kilitlerini açmak için uykudan kalkıp seher vakti çalışmaktan daha iyi bir anahtar yoktur. Çünkü insanın düşüncesi o vakit bir noktada toplanmıştır. Aklı, eğlence, maişet gibi kendisini meşgul eden yönlere bu vakitte dağılmaz. Çünkü beden dinlenmiş, kendine gelmiş, yeni bir silkinişle tazelenmiş gibidir.

Şiir yazmak, eser telif etmek, ortaya yeni bir şey çıkarmak, kapalı ve muğlak yerleri çözmek gibi bir şeyler yapmak isteyen kişi için en uygun vakit seher vaktidir. Ezberlemek, normal çalışmasını sürdürmek ve benzeri işleri yapmak isteyen kişi için ise geceler uygundur. Doğru sözlülerin en doğrusu Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ‘Muhakkak ki gece kalkan kişi, neşe bakımından daha kuvvetli, okuma bakımından daha sağlamdır.”[4]

  • Abbas b. Hasan şöyle demektedir: “Bilesin ki senin düşüncen her şeyi ihata edemez. Bu sebeple mühim olanları bir tarafa ayır. Ayrıca herkesle ilgilenemezsin, ilgi ve teveccühünü hakikat ehli insanlara tahsis et. Keza cömertliğin de herkese şamil olamaz. Onu da fazilet sahibi insanlara sakla.

Gece ile gündüz devamlı gayret etsen bile, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Bu sebeple yapacağın işler ile bırakman gereken işleri birbirinden ayır.

Düşünceni mühim olmayan ile meşgul ettiğin takdirde, mühim olanı hakir görmüş olursun. Batıl yolda sarf ettiğin malı hak yolda sarf etmek istediğinde, çoktan elinden çıkarmış bulunursun. Ahlakı eksik kimselere ilgi ve alaka gösterdiğin zaman, zora düştüğünde faziletli kimselere teveccüh göstermemenin sıkıntısını çekersin. İhtiyacın dışındaki şeylerle gece ve gündüzünü meşgul etmen durumunda, ihtiyacın olanı bir köşeye itmiş olursun.”

  • Muhterem okuyucu! Artık bundan sonra falanca alimin yüzden fazla kitabı varmış, eserleri hemen her ilimden nasipkarmış, çeşitli ilim dallarına yayılmış diye duyacak olursan bunu garipsememen gerekir. Çünkü bunun sebebi onların vakitlerini değerlendirmeleri, zamanı boşa harcayan lüzumsuz işlerden ve gafil insanlardan uzak durmalarıdır. Ayrıca anları, dakikaları ve saatleri en güzel şekilde değerlendirmeleridir. Bizlere ulaşan eserler, işte bu şekilde meydana getirilmiştir.
  • İlim tahsil etmeye kabiliyetli, ilim yolunda ilerleyeceği ümit edilen ilim talibinin vakti değerlendirip kazanması için, sahip olması gereken hasletleri alimler önceden zikretmişlerdir. Bu hasletler şunlardır: Hızlı yazmak, hızlı okumak ve hızlı yürümek.

Hızlı yürümesinin hikmeti şudur: Az bir zamanda pek çok hocayı dolaşabilir.

Hızlı yazıp okumasının hikmeti de şudur: Vakit kazanır ve başka işlerine, ilmini daha artırmaya vakit bulur.

Şüphesiz bu hasletler, daha az bir zaman ve ömür diliminde insanın daha çok ilim elde etmesine ve daha çok hocadan istifade etmesine imkan sağlar.

Ben bu üç özelliğe bir dördüncü özellik ekliyorum. Hızlı yemek yemek. Çünkü yemeğini hızlı yemezse, yemeğe karşı düşkün hale gelir. Hızlı okumak, yazmak ve yürümek suretiyle kazandığı vakti, uzun süre sofra başında kalarak heba eder. Bu, insanın yapılan nasihati tam olarak anlamadığını gösterir.[5]

  • Zamanı kazanmaya, ondan istifade etmete karşı hırslı ol. Bunun için de kendini, işlerini ve vakitlerini ayarla. Öğrenci de olsan, hoca da olsan, eser yazan da olsan, mütalaa eden de olsan, dinleyici de olsan, okuyan da olsan, nefsini ıslaha çalışan abid de olsan böyle olmalısın. Vaktini öldürerek hayatının saatlerini ve sahip olduğun anları çarçur etme. Ömrünü boşa harcayıp sakın aldanma.
  • Vakti değerlendirme hususunda şunlara dikkat edilmelidir:
  1. İşlerini düzene koymak
  2. Boş ve faydasız meclislerden uzak durmak
  3. Her hususta fuzuli şeyleri terk etmek
  4. Vakti ve dakikaları değerlendiren uyanık, zeki ve ciddi insanlarla beraber olmak
  5. Seçkin alimlerin yüklü terceme-i hallerini okumak
  6. İlmî bir şeyler ortaya koymak suretiyle vakti değerlendirmenin tadını almak
  7. Mütalaaya, daha çok malumat elde etmeye, tetkîke ve elde edilen bilgileri ayıklamaya dalmak

Bu işler sana zamanın kıymetini öğretir, vakti değerlendirme ateşini gönlünde yakar. Senin zamanı değerlendirmeni ve zayi etmemeni, korumanı, boşa harcamamanı temin eder.

  • İlim, rahattan fedakarlık ister. Üzücüdür ki bugün öğrenciler arasında zihnî tembellik yaygınlaşmıştır. Rahatı ve sükuneti, ciddiyet ve istikrarlı çalışmaya tercih etmektedirler. Rahat içinde yaşamak, lüzumsuz işlerle uğraşmak onlar için yaşamın gayelerinden biri olmuştur. Onların hedefleri nefsin arzularını temin etmektir. Derse ve ilim tahsiline vakitleri kalmamıştır.
  • “Başarılı olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tembelliktir. Burada sana tembelliği tarif edecek değilim. Onu sen, ben, hepimiz az çok tanırız. Çünkü öteden beri denilegeldiği gibi ‘insan tembel bir hayvandır’. Yalnız sana şunu söyleyeceğim ki, tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Aksine, eski peri hikayelerindeki kahramanlar gibi, şekilden şekile girerek ve bin bir hile kullanarak yenmeye çalışan bir alçaktır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir.” Ali Fuad Başgil
  • Bazıları da gelecekteki günlerde meşgalesi olmayacağını, rahatça çalışabileceğini, üzücü ve engelleyici işlerden kurtarılacağını hayal eder. Gençlik günlerindekinden daha çok boş vakte sahip olacağını düşler. Fakat müşahede edilen gerçek, durumun tam tersi olduğudur.
  • Bizim coğrafyamızda zamanın zayi edilmesi, kitapların az yazılmasını, yazılanların okunmamasını ve cehalete razı olunması neticesini getirdi. Neredeyse cahillikten dolayı üzülen insanlar yok gibi! Bedenler rahata doğru meylediyor. Ticaret piyasasındaki durum kitap dünyasından farklı sayılmaz. Az malla kanaat edip yetinme, kolaya kaçma, çabalama ve düşünmeyi gerektirmeyen işleri tercih edip bunları da uykuyla geçirmeyi yeğlemek insanlardaki genel durum olmuş. Böyle olunca da düşünceler hastalaşmış, zamanı nasıl değerlendireceğini bilen gayretli ecnebilere yol açılmıştır.

Ben zaman değerlendirilsin derken tamamının çalışmayla geçirilmesini, hayatın tümünün iş güçle doldurulmasını, dinlenmeden, neşesiz, sıkıntılı, gülme ve sevincin olmadığı bir yaşamı kastetmiyorum. Ben istiyorum ki boş zamanlar, çalışma zamanlarını tahakkümü altına almasın, hayatın merkezini teşkil edip çalışma vakitleri bunun kenarında köşesinde kalmasın.

Bundan daha fazlasını istiyorum: Boş vakitler, iş vakitleri gibi aklın hükmüne tabi olsun. Çünkü bizler işlerimizde belli bir gaye için çalışırız. Aynı şekilde boş vakitlerin de belli bir gaye için harcanması gerekir. Ya meşru dairede, vücuda faydalı spor oyunlarıyla, ruha tat veren ilmî tetkiklerle ya da Kur’an, hadis okumak, nafile ibadet ve taatler gibi ruhi gıdalar ile meşgul olunarak geçirilsin. Çünkü vakit hayatın kendisidir. Vakit öldürmek hayatı öldürmektir.

…Bu problemlerin anahtarı, insanın hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri dilediği gibi değiştirebileceğine, zevk aldığı şeyleri dilediğince alt üst edebileceğine, daha önce tat almadığı şeylerden alıştıra alıştıra zevk alabileceğine, aynı şekilde hoşlandığı şeylerden alıştıra alıştıra hoşlanmayabileceğine inanmasıdır. (İradeleri kuvvetli olan) insanların çoğu, boş zamanlarını sıhhatlerine, akıllarına ve dinlerine faydalı olacak işlere taksim etme gücüne sahiptirler.

  • Kendine prensip edin. Her gün nefsine şunu sor: “Bugün boş zamanımda ne yaptım? Sıhhatime yarayan bir iş, mal veya ilim kazanma yolunda bir uğraş; kendime veya başkalarına yönelik faydalı bir faaliyet yaptım mı?” Bir bak bakalım: Boş zamanının aklına boyun eğmiş mi? Senin güzel bir hedefin vardı. Bak bakalım zamanını o yönde sarf edebilmiş misin?
  • Her gün az bir zamanın aynı şeye tahsis edilmesi hayat akışını değiştirir ve seni sandığından daha kuvvetli kılar, hayal ettiğinden daha yükseklere çıkarır.

 

Ebu Ğudde hocanın derlediği, vakitten hakkıyla istifade eden ve fiilleri sayesinde vakitlerinin bereketinin arttığı bu alimlerin bazı özelliklerinin şunlar olduğu kitaptan anlaşılabiliyor:

-Yolda giderken bile ilim talim ederlerdi

-Ölüme yakınken bile öğrenme aşkları çoktu

-Sürekli (yolda, kalem açıp kitap ciltlerken) zikrullahla meşgul olurlardı

-Yatıp uzanırken bile tefekkür hali içindelerdi

-Sabah namazı sonrasında uyumayıp faydalı işlerle meşgul olurlardı

-Boş konuşmaz ve ilim meclislerinde boş konuşulmasına izin vermezlerdi.

-Rastladıkları kıymetli bilgileri hemen kaydederlerdi

-Geceleri vakitten istifade edip çalışırlardı

-Kısa zaman dilimlerinden istifade etme çabasındalardı

-Bu kadar çok ve nitelikli eser üretmeleri de onların zamanı boşa geçirmediklerinin kanıtıydı

 

Biz de bu hususiyetlere sahip olmayı Allah’tan dileyerek, yazarın duasıyla bitirelim:

 

Allah Teâlâ hem bizleri hem de sizleri vakti değerlendirmeye, onu faydalı bir iş ve yararlı bir ilimle doldurmaya muvaffak kılsın. Bizleri zamanın ve hayatın kıymetini idrak eden, Allah Teâlâ’nın ikram ettiği nimeti heba etmeyerek kendilerini, milletlerini ve ülkelerini kandırıp aldatmayan, Allah Teâlâ’nın nefislerine ikram ettiği nimetleri heba etmeyen ve doğru yol üzere bulunan kullarından eylesin.

Kaynakça

Abdülfettah Ebu Ğudde, İslam Alimlerinin Gözüyle Zamanın Kıymeti (trc.Enbiya Yıldırım), 2017, Ankara: OTTO

[1] Fâtır, 37

[2] Buhari, Rikâk

[3] Fussiler, 35

[4] Müzzemmil, 6

[5] Yazarın, mideye aşırı yüklenerek hızlı yemeyi kastetmediği aşikardır. Onun kastı, yemeği muhabbet ede ede, vakti öldürerek belki de en azından bir yarım saatte yemektir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: