Doç. Dr. Özgür Kavak ile İslam siyaset düşüncesi ve akademik dünyadaki karşılığına dair konuştuk. Abdullah Bardakçı sordu.
İslam siyaset düşüncesinin kapsamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
İslâm siyaset düşüncesi, varlığını vahye borçlu olan temel İslam ilimleri ile farklı medeniyet birikimlerinden tevarüs edilen, onlardan istifade ile geliştirilen amelî felsefe ve edep literatürü başta olmak üzere aralarında tarih, dil, tabakât, coğrafya, edebiyat metinleri ve bilimsel eserlerin de bulunduğu geniş bir külliyata dayanır. Bu külliyat, siyasetin gerekliliği ve imkânı, hak ve vazifeler bakımından yöneten-yönetilen ilişkilerinin keyfiyeti, yöneticilerin vasıfları ve erdemli bir yönetimin imkânı, erdemsiz yönetimler ve bunlarla ilişkiler, gayr-i Müslim dünya ile savaş ve barış ilişkileri, alternatif İslâm devletlerinin imkânı ve birbirleriyle ilişkileri, iktidara gelme yöntemleri ve iktidarın el değiştirmesi, itaat ve muhalefetin imkânı, siyaset-ilim/hukuk ilişkileri, farklı din mensuplarının idaresi, iktisadî düzenlemelerde devletin rolü ve sınırları ve bunun gibi siyasetle ilişkilendirilebilen temel soruları ve bunlara verilen cevapları kuşatır. Tüm bu sorular ve daha fazlası bu külliyat içerisinde, farklı ağırlıklarda da olsa, tartışılır. İlgili eserler İslam siyasî düşünce geleneğinin farklılıkları içerisinde barındıran zengin bir birikime sahip olduğunu ortaya koyar.
İslam siyaset düşüncesi alanının akademik dünyadaki karşılığı nasıldır?
Bu soruyu Türkiye, Batı dünyası ve Arap âlemini dikkate alarak cevaplamak gerekir.
Batı dünyasında bu alana yönelik, belli bir süreklilik içerisinde ve uzun soluklu bir ilginin olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilgi hem klasik dönem İslamî siyasî düşünceyi hem de çağdaş İslamî siyasî düşünceyi kapsayacak genişliktedir. Öyle ki, yakın zamana kadar Türkçedeki İslam siyaset düşüncesine yönelik giriş kitaplarının önemli bir kısmı Batı dillerinden yapılan tercümelerden ibaretti. Bununla beraber, Batı dünyasında son dönemlerde –uzun yıllar ihmal edilen- Osmanlı siyaset düşüncesine yönelik artan bir ilginin varlığından da söz edebiliriz.
Arap dünyasında ise, kuşkusuz ülkelerin içinde bulundukları duruma göre büyük farklılıklar olmakla birlikte, özellikle klasik dönem İslam siyaset düşüncesinin büyük oranda ihmal edildiğini söylemek mümkün. Siyaset kelimesi, çağdaş Arapçada adeta “strateji” kelimesinin yerine ikâme edilmiş durumda. “Siyaset araştırmaları” adı altında bizde daha ziyade uluslararası ilişkiler alanına tekabül edecek incelemelerin öne çıkmasında Arap dünyasının on yıla yayılan bu son kargaşa döneminin de etkili olduğu ifade edilebilir. Bunun yanında, klasik birikimin neşrine yönelik zayıf bir damar ise alttan alta devam etmekte. Yine özellikle siyasî-fıkhî ahkâma dair es-siyasetü’ş-şeriyye konusu üniversite seviyesinde okutulmakta.
Ülkemizdeki durumu ise üç farklı grup açısından ele alabiliriz. İlk olarak bir müstakil disiplin olarak tanımlanmayan bu alanın birkaç istisna dışında ilahiyat fakültelerinde ve siyaset bilimi bölümlerinde okutulmadığını ifade etmeliyiz. Özellikle klasik İslam siyaset düşüncesi ve hatta Osmanlı siyaset düşüncesinin YÖK nezdinde müstakil bir alan olarak tanımlanmaması bunda önemli oranda etkili.
İkinci olarak tüm ekol ve eğilimleriyle Türkiye’nin siyaset aktörleri de İslam ve hatta Osmanlı siyaset düşüncesinden beslenmeye istekli gözükmemekte, daha açık bir ifadeyle söylersek böyle bir arayışları dahi bulunmamaktadır. Buna kendilerini İslamî hareket olarak niteleyen gruplar da dahildir.
Üçüncü olarak yayın dünyasının durumuna bakacak olursak son yıllarda özel olarak bu alana eğilen yayınevlerinin varlığı dikkat çekmektedir. Klasik, Büyüyen Ay ve son olarak Türkiye Yazma Eserler Kurumu gibi.
Peki, günümüzde İslam siyaset düşüncesini akademik seviyede çalışmak isteyen kişi bu konuları hangi alanın altında çalışabilir?
Yukarıda da belirttiğim üzere özellikle YÖK bünyesinde müstakil bir varlık alanına sahip olmayan, dolayısıyla doktora ve doçentlik gibi akademik süreçlerin ileri merhalelerinde kendisine yer bulmayan bir alanı çalışmak istemek başlı başına riskli bir karar. Önce bunu ifade edelim. İkinci olarak bu riski göze alan araştırmacıların kendilerine uygun bir alan belirlemeleri gerekecektir. Bu alan, konunun türüne göre ve ilahiyat kökenliler için fıkıh, kelam, tasavvuf (ve hatta tefsir ve hadis) olabileceği gibi, İslam felsefesi de olabilir. Diğer alanlar ise, danışman hocalarını ikna etmeleri durumunda, siyasetten tarihe kadar geniş bir alanda çalışma imkânı bulacaktır. Nitekim bunun örnekleri söz konusu. Ama nihayetinde yapılan tez, siyaset bilimi dışındaki alanlarda, fıkıh, kelam yahut tarih tezi olacaktır ve kişinin bu alanlara nüfuzu için başka konuları da çalışması kendisinden beklenecektir.
Son olarak, Hızır Murat Köse ile birlikte hazırladığınız İslam Siyaset Düşüncesi Katalog Projesi neyi hedeflemektedir?
İslam siyaset düşüncesi kataloğu, siyaset alanına giren metinlerin kapsamlı bir listesini oluşturma amacıyla hazırlandı. Ulaşılabilen eserlerin içerikleri, varsa tercümeleri, şerhleri gibi hususların tespit edilmesine de özellikle gayret edildi. Böylece, özellikle Türkiye’de bir dönem hâkim olan, bu alanın güdük kaldığı iddiasının sıhhatini de test etme imkânı bulunmuş oldu. İslam siyaset düşüncesi kataloğunda yer verilen 805 eseri fıkıh (138), kelam (57), tasavvuf (15), felsefe (42), edep literatürü (315), tarih (44) ve genel (194) başlıklarında tasnif ettik. Katalog bu haliyle nihayete ermiş değil kuşkusuz. Bunlar ilk veriler. Müteakip süreçte bu sayının daha da artacağını ve kataloğun zenginleşeceğini söyleyebiliriz. Bundan sonrası ise bu birikime ehemmiyetle eğilen araştırmacıların bu geniş eser havuzuna dayalı yapacağı çalışmalara kalacak.
İslam Siyaset Düşüncesi Kataloğu için: http://isd.ilem.org.tr
İslam Siyaset Düşüncesi Projesi hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
*Abdullah Bardakçı sordu.