Bizlik Şeyler

“Siz olmasaydınız biz burada ölüp gidecektik”

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) bünyesinde “Sınırsız Şenlik 3” projesi kapsamında Suriye’ye giden Cevher Bülbül bizler için izlenimlerini yazdı.

Dünyanın en tehlikeli bölgesi. Kuralın, hukukun, devletin olmadığı bir yer.
Kadınların bomba seslerinden kanser olduğu , savaşın tahrip ettiği bir yer.
Babaların ölü bebeklerinin cesetlerini elleriyle hastaneye yetiştirmeye çalıştığı bir yer.
İnsanların kimyasal bombalar için denek olarak kullanıldığı bir yer.
Kısacası;
İnsan olmanın suç olduğu bir bölge. Cezasının ise en ağır haliyle ölüm olduğu bir bölge.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) olarak “Sınırsız Şenlik 3” projesi kapsamında Suriye’ye geldik. Tüm dünyanın gözleri önünde insanlık suçu işlenen, türlü türlü terörist gruplarıyla yıpratılmaya çalışılan bir ülke Suriye. Bu yüzden insanda bir ön yargı olmuyor değil. Bu benim ilk Suriye deneyimim değil , yine de çok heyecanlıyız. Hangi gün ne yaptığımızı yazmayacağım. Aklımda kalan ve beni derinden etkileyen bazı detayları not düşeceğim.

Türkmen köyü olan Burakatı’na şenlik düzenlemek üzere gittik. Çocuklar Türkmen oldukları için iletişim açısından en rahat olduğumuz program, bu programdı. Diğer türlü her çocuk kendi lehçesiyle konuşuyor ve bu da çocukları anlamayı zorlaştırıyordu. Zaten çocuklarla oyun oynamaya gittiğimiz için dile pek de ihtiyaç olmuyordu. Oyun alanında tanıştığım bir Fatih var ki onu unutmak ne mümkün! Gerek oyunlar olsun gerek dans olsun üstüne yok. Karşılıklı epeyce kurtlarımızı dökmüşüzdür Fatih ile. Zaten bir çocukla duygusal olarak bağ kurduğun zaman senin yanından hiç ayrılmıyor. Elini tutuyor, sana dokunuyor, yanaşıyor. Kısacası senden ilgi görmek istiyor. Çocuklar gerçekten sevgiye ve şefkate muhtaçlar. Senin en ufak ilgi alakana bakıyorlar. Bu sene birçok defa çocuklardan “bana sarıl” cümlesini duyduk. İlk defa gördüğün ve tanımadığın bir çocuk “bana sarıl” diyor, ne acı… En ufak bir müzik sesi duysalar başlıyorlar ritim tutup oynamaya. O kadar ihtiyaçları var mutlu olmaya. Çocuk olmayı unutmuşlar. Bazısı savaşın içinde doğmuş. Bazısı ise kendini bildi bileli savaş var. Çoğu yetim ve öksüz. Nasıl oyun oynanacağını dahi bilmiyorlar. Gün sonuna doğru bir çocuk yanıma geldi. Yanlış hatırlamıyorsam ismi Muhammed idi. “Abi Allah sizden razı olsun” dedi. Başta bir sarsıldım. “Cümlemizden abicim” dedim. Sonra o devam etti. “Siz olmasaydınız biz burada ölüp gidecektik.” Gözüm doldu, eğilip başını okşadım. “Siz yeter ki okuyup vatanınıza faydalı olun, biz hep sizin arkanızdayız” diyebildim. Büyüyünce ne olacağını sorduğumda Türk askeri olmak istediğini söyledi. Hemen orada bulunan bir Türk askerine götürdüm. “Abi eleman ihtiyacı var mı? Muhammed Türk askeri olmak istiyormuş” dedim. Abi de “tabi canım neden olmasın” diye cevap verdiğinde Muhammed’in yüzünde oluşan sevinç kelimelerle tarif edilemez. Havalara uçtu, hoplaya zıplaya döndü evine.

Bahsi geçen Fatih kardeşimiz.

Gittiğimiz okullarda çocuklar çoğunlukla “bize ne getirdiniz” diye soruyorlar. Buna cevaben “Sizinle oynamaya geldik.” dediğimizde çok şaşırıyorlar. Çünkü buraya gelen herkes bir şey verip geri dönmüş. Yardım, sadece bir gıda kolisi dağıtmak mıdır? Okul inşa ettirmek midir? Tabi ki bunlar küçümsenemeyecek derecede önemli. Ancak şu var; yapılan okulun içerisindeki çocuğu düşünmemiz, ona dokunmamız gerekiyor. Sadece maddi değil manevi destek de gerekiyor. Karşıdaki çocukla çocuk olmadan tam anlamıyla şenlik yapmış olunmuyor.

Etkinlik boyunca Türkiye olarak bu bölgede ne kadar çok Suriyeli kardeşimize dokunduğumuzu gördüm. Küçüğünden yaşlısına herkes Türkiye’ye duacı. Şahsi kanaatim, eğer Türkiye olarak bazı şeylerin üstünden geliyorsak bu mazlumlardan ve yetimlerden aldığımız dualar sayesindedir. İnsanlar hiçbir şey bilmeden o kadar kolay yorum yapabiliyor ki. Suriyelilerin evine dönmesini isteyenler, gelip buradaki evlerin ve insanların halini görseler, eminim ki utançtan yerin dibine girerler. Kurşun izi olmayan tek bir ev bile yok denilebilir. “Gidip ülkesini savunsun, savaşsın” diyenler, hiç Suriyeliler ile oturup konuşmuş mu neden gidip savaşmıyor diye? Çocuğun anne babası ölmüş ve ailede en büyük kendisi kalmış. Kendisinden küçük 6 kardeşi var. Nasıl dönüp savaşsın! Kim baksın geride kalanlara?

Değinmek istediğim bir başka nokta da, sosyal medyada Suriyeliler üzerinden yapılan manipülasyon. Her gün onlarca asılsız haber görüyoruz mülteciler hakkında. Toplamda 35-40 gün Suriye’de kalmışlığım var ve 3 senedir mültecilerle ilgili çalışmalar yapıyorum. Emin olun insanlar vatanlarını terk etmek istemiyorlar. Artık yaşayamaz hale geldiklerinde son çare can havliyle başka bir ülkeye sığınıyorlar. Bu yetmezmiş gibi sığındıkları ülkede insan muamelesi de görmüyorlar. Çocuğundan yaşlısına hepsi hedef kitle. Bu insanlar can derdine mi düşsün, geçim derdine mi düşsün, bombardımanda ölen babasının yasını mı tutsun yoksa 9 yaşında intihar eden minicik yavrusunun acısını mı çeksin? Bilinmeyen -ya da yanlış bilinen- çok şey var. Lütfen sosyal medyanın asılsız haberlerinden kendimizi ve çocuklarımızı uzak tutalım. Neslimizi ihya edemezsek geleceğimizi inşa edemeyiz. Yalan haberlerle fikirlerimizi şekillendirmeyelim. Biraz empati yapalım.

Sonuç olarak benim bu etkinlikten kendime çıkardığım pay şudur;  iç savaş çıkmasın da bir ülkeyi kim yönetirse yönetsin. En zalim yönetim bile iç savaş ve kaostan iyidir. İnsan gidip görünce devlet, kanun, hak ve hukuk gibi kavramların değerini bir kez daha anlıyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: