Genel Mülakat

“Arasında kaldığımız iki ucun ne tarafına meylettiğim, en azından zihnen hangi tarafa yakın hissettiğim, çalışmalarımda barizdir.”

Fakültemiz mezunlarından Ahmet Faruk Yılmaz, uzun zamandır çizimle ilgileniyor. Biz de öyküsünü merak ettik ve kendisiyle sanat yolculuğu hakkında konuştuk. Fatih Doğan sordu.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Fatih doğumluyum. 2012 senesinde Beyoğlu Anadolu İmam-Hatip Lisesinden, 2017 senesinde de İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinden mezun oldum.  Aynı üniversitede tarih alanında yüksek lisans yapıyor, bir yandan da resim sanatında kendimce bir şeyler üretmeye çalışıyorum.

Resme olan merakınız nasıl gelişti? Şu an kendinizi hangi aşamada görüyorsunuz?

Hoşuma giden şeyleri bir şekilde kağıda yansıtmak küçüklüğümden beri beni rahatlatan, huzurlu hissettiren bir şeydi. Elime kalem kâğıdın geçtiği ilkokul yıllarından beri zannedersem karalıyorum. O zamanlardan kalan defter ve kitapların kenarları, iç kapakları, iç sayfalardaki boşluklar hepsi çeşit çeşit karalamalarla doludur. Resim çizmeye şu yıl başladım şöyle devam ettim diyebileceğim bir süreçten geçmedim açıkçası. Tamamen kendi akışı içerisinde bir şeyler oldu. İlkokul yıllarında sınıfta arkadaşlarıma resim çizmede yardımcı olduğumu, neyin ne renge boyanması gerektiğini anlattığımı hatırlıyorum. Bazı yarışmalara da sokmuştu öğretmenlerim, hani şu boya markalarının düzenlediği yarışmalar, herhangi bir dönüş olmamıştı.  Sadece resim için kullandığım defterlerim vardı, fakat genelde ders defterlerimin bir tarafı ders notuysa diğer tarafını resim çizmek için kullanırdım. Kareli, çizgili defterlere çok hoş şeyler karalamışım o zamanlar. Yahu bir resim defterine çizmek çok mu zordu diye hayıflanıyorum bazen. Fakat galiba kamuflaj amaçlı kullanıyordum bu defterleri, derslerde öğretmenler not alıyorum sanıyordu bense başka alemdeydim galiba. Geldiğim noktada kendimi henüz bir aşamada görüyorum diyemem. Ya da resim sanatında aşamalar nedir buna dair pek fikrim yok. Fakat son birkaç yıl içerisinde daha ciddi bir şekilde mesai harcıyorum resme. Ve çevremden ilerleme kaydettiğime dair güzel yorumlar alıyorum. İnşallah hatırım için değildir bunlar.

Ne tür çizimlerle başladınız? Şu anda nasıl çizimler yapıyorsunuz? Çizimlerinizde öne çıkan bir fikir var mı?

Eski defterlerime baktığımda aslında çizdiklerimin çok da değişmediğini görüyorum. Camiler, kubbeler, revaklar, kemerler, cumbalı evler, ağaçlar ve az da olsa eciş bücüş insan figürleri çizmişim. Ayrıca dekoratif bazı motifleri sağını solunu düzeltmek suretiyle çocukluğumdan beri resimlerime iliştirdiğimi fark ettim. Eski çalışmalarımda çok bir mesaj gayesi olduğunu söyleyemem. Daha çok bugün yaptığım resimlerde kullandığım unsurları nasıl çizeceğimi öğrenmişim yıllarca kendi kendime. Fakat özellikle lisans eğitimimle birlikte, artık bütünlük içeren, bir mesaj ve mana verme gayretinin ürünü resimler yapmaya başladım. Her ne kadar çok planlı ve üzerine kafa yorulmuş bir çizgi olmasa da genelde zihnimde şekillendirip yücelttiğim ve bugünden daha iyi olduğu kanaatini beslediğim maziye duyulan bir özlem ve bugüne bir sitem mahiyetinde çalışmalar çıktı ortaya. İçimde her zaman bir sıkıntı ve ağırlık olarak hissettiğim zıtlıkları, hasret ve güzellik arzusunu aksettirmeye çalışıyorum işlerime. Canlı çizme hususunda yetiştiğimiz değerler manzumesinin temkinli tutumundan olacak, insan çizimlerim yahut çizimlerimin içinde insan figürleri çok azdır. Olanlar da minyatür sanatındaki insan betimlemeleri gibidir ya da karikatür tarzını andıran şeylerdir. Bunun tabii bir neticesi olarak mimari ögeler, doğal unsur ve motifler ağır basıyor çizdiklerimde. Özellikle son dönemde yaptığım eskiz ve şehir çizimi denemelerinden dolayı mimarlık öğrencisi olduğumu düşünen takipçiler oluyor sosyal medyada. İşlediğim temalar modern olan ve olmayana dair bendeki algılara binaen şekilleniyor. Bâhusus Türkiye’nin ve Türk toplumunun içinden geçtiği tarihi merhalelerle alakalı olarak bir arada kalmışlığın kurbanıymış gibi hissediyorum kendimi. Zannedersem arasında kaldığımız iki ucun ne tarafına meylettiğim, en azından zihnen hangi tarafa yakın hissettiğim, çalışmalarımda barizdir.

Çizimlerinizde daha çok hangi motifleri kullanıyorsunuz? Hangi üslubu ağırlıklı olarak tercih ediyorsunuz?

İslam dünyasının hemen her coğrafyasındaki farklı mimari üsluplardan hoşlandığım unsurları kullanıyorum. Osmanlı, Memlük ve Endülüs tarzları, İran-Horasan bölgesinin hakim mimarisi ve renklerinden bir şeyler bulabilirsiniz çalışmalarımda. Her ne kadar mimari ögeler farklılık gösterse de tüm bu coğrafyalarda gelişip serpilen şehirlerin ortak bir siluet ve karakteri olduğunu düşünüyorum. Hepsi aynı mefkûre ve dünya algısı etrafında şekillenmiş. Gidip gördüğünüzde, içinde gezdiğinizde bunu hissediyorsunuz. Kurtuba’da, Şam’da, İsfahan’da Üsküp’te gezerken renkleri, tarzları farklı; fakat özü aynı mekanlarda olduğum hissine kapıldım hep.  Bundan dolayı farklı unsurları tek çalışmada bir araya getirmekte bir beis görmüyorum. Bunun yanında batı şehirlerinden ve mimarisinden de ödünç aldığım unsurlar olabiliyor. İnsanı ezmeyen, güzellik duygusu uyandıran ve estetik bulduğum şeylerden ilham almaktan daha tabii bir şey yok zannediyorum.

Çizdiğiniz şeyler bir düşünce ve hissiyatın ürünü mü, yoksa sadece bir el uğraşı olarak mı görüyorsunuz? Resim yapmanın sizin iç dünyanızdaki karşılığı nedir?

Başta da dediğim gibi resim benim için bir rahatlama ve huzur bulma vesilesiydi, halen de öyle. Bir zorunluluk olmaksızın içten gelen bir şevkle çizmeye başladığımda vaktin nasıl geçtiğini fark etmek mümkün olmuyor. İnsanın kendisine vakti unutturan ve de zevkle yaptığı bir uğraşı olması çok büyük bir lütuf bence.  Çalışmalarımın içerik ve tekniği her zaman tartışmaya açık olmakla birlikte ben yaptığım şeyi asla sadece bir el uğraşı olarak görmüyorum. Kime ne ifade ettiğinden ziyade resimle kurduğum hissî bağ beni alakadar eder. Fatih’te doğdum ve orada yaşıyorum. Modern çirkinlikler arasında eskinin çok kötü halde de olsa kalıntılarına rastlayacağınız bir yer Fatih. Çirkin modern binaların arasında yetim kalmış kambur bir ahşap evin cumbasının bende çağrıştırdıkları, beni alıp götürdüğü duygular, şüphesiz şu an yaptıklarımın çıkış noktalarından biri. Eskinin halen aramızda olan küskün hatıraları zannedersem hem yitirilmiş bir güzellik ve estetik anlayışını hatırlatıyor hem de bunu kaybetmenin hüznünü tekrar tekrar yaşatıyor. Bu da duyguları canlandırıyor, duygular da kağıda dökülüyor işte olduğu kadar.

Eğitim süreci nasıl oldu? Kimler etkili oldu, destekledi? Nasıl geri dönüşler aldınız ve alıyorsunuz?

Açıkçası resim konusunda bir eğitim aldığımı yahut gelenek çerçevesinde bir üstat elinde yetiştiğimi söyleyemem. Minyatüre olan ilgimden dolayı uzun sürmeyen bir minyatür kursu denemem oldu. Maalesef devam etmedim. Zaten katılım azlığından kurs kapandı. Geçen sene ressam Faruk Erçetin Hoca’dan çok verimli bir kurs aldım. Haftada bir gün olmak üzere altı hafta İstanbul’un çeşitli yerlerini gezip çizim yaptık. Özellikle eski İstanbul’un nispeten korunabilmiş yerlerinde bulunduk. Bu çizim gezilerinden çok istifade ettiğimi belirtmem lazım. Faruk Hoca ile resme, resmedilene, moderne ve öncesine dair yaptığımız sohbetler de ayrıca hoştu. Bunlar haricinde resme dair maalesef teknik bir eğitimim olmadı. İncelemeyi sevdiğimden camilerdeki süslemeleri uzun uzun incelerdim, halen de incelerim. Aynı şekilde minyatürleri ve kitaplara basılan resimleri de uzun uzun incelerdim küçükken. Kimini taklit ederdim kiminden de beğendiğim motifleri eklerdim kendi çizimlerime. Kendi kendimi pek de farkında olmadan az da olsa eğitmişim diye düşünüyorum. Bilinçli bir şekilde düzenli bir resim eğitimi yahut yönlendirmesi alsaydım daha farklı mı olurdu yahut daha mı iyi bir noktada olurdum, bilemiyorum. Geri dönüşler hususuna gelince, beğeni yorumları da alıyorum, eleştiri de. Hep aynı şeyleri çiziyorsun bir kalıba sıkışmışsın diyenler de oluyor, çizdiklerinde kendi hissiyatımın yansımalarını görüyorum diyen de. 

Lisansta İslami ilimlerden mezun olduğunuzu, hali hazırda tarih alanında yüksek lisans yapmakta olduğunuzu söylediniz. Resim eğitim hayatınızın neresinde duruyor? Katkısını görüyor musunuz?

Açıkçası eğitim hayatımın çok iyi bir yerinde duruyor diyemem daha önce zikrettiğim noktayla da alakalı olarak. Girdiğim dersin sıkıcılık seviyesi arttıkça o derste çizdiğim resmin güzelliği artıyormuş. Bugün bakınca onu anlıyorum. Şaka bir yana, eğitimime olumsuz bir etki yaptığını söylemek yanlış olur. Netice itibariyle çok da başarısız bir öğrenci değildim galiba. Tabi takdir muhterem hocalarımındır.

Çizimlerinizi herhangi bir mecrada paylaşıyor musunuz? Herhangi bir sergide sergilendi mi?

Resimlerimi Ahfâ Sanat isimli bir instagram sayfasında paylaşıyorum bir süredir.  Onun haricinde 10-23 Aralık tarihleri arasında Beşiktaş’taki La Visione Art Gallery’de düzenlenen karma sergide çalışmalarım da yer alacak. Bu ilk sergim. İnşallah devamı da gelir.

Bize vakit ayırıp sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: