2017 yaz dönemini Amerika’da geçiren Şehir Üniversitesi İslami İlimler öğrencilerinden Burak Veysel Erman Amerika yolculuklarına dair sorularımızı cevapladı.
- Öncelikle kendini tanıtır mısın kısaca?
İsmim Burak Veysel Erman. 2013 Asfa Fen Lisesi mezunuyum, aynı yıl Şehir Üniversitesi’nde İslami İlimler okumaya başladım. Bir yandan sosyoloji bölümünde çift anadal yapıyorum. Şu an 4. sınıftayım, bu sene mezun olacağım inşallah.
- Nasıl başladı Amerika macerası? Gitmeden önce ne gibi hazırlıklar yaptınız?
Malumunuz fakültemiz öğrencilerinin 3. sınıf sonunda iki seçeneği oluyor. Amerika yahut Bosna programını tercih edebiliyorlar. Ben başta aslında Bosna programına katılmayı düşünüyordum fakat hocalarımla konuştuktan sonra Amerika’ya gitmeye karar verdim. Şu an baktığımda iyi ki tercihim bu yönde olmuş diyorum çünkü bizim için güzel bir tecrübe olduğunu, bize çok şey kattığını düşünüyorum. Tabi karar aşamasından sonra Amerika vizesi almak için hazırlıklara başlandı. İnsanın aklını meşgul eden bir süreç bu, plan yapıyorsunuz fakat vize verip vermeyecekleri belli değil. Neyse ki onu da sıkıntısız hallettik çok şükür. Bu resmi prosedürlerle uğraşırken bir yandan da Amerika’yla alakalı bilgi edinmeye çalışıyorsunuz. Ne, nerede, nasıl yapılır gibi günlük bilgiler.
İyi ki yapmışım dediğim şeylerden biri de gitmeden Amerika tarihiyle alakalı belgeseller izlemek oldu. Bir yerin tarihini öğrendiğiniz vakit oradaki birçok şey sizin için daha anlamlı hale geliyor. Başta o coğrafyayı tanıyorsunuz mesela, ayrıca geçmişini bildiğiniz için toplumsal normları zihninizde daha rahat yorumlayabiliyorsunuz.
- Gitmeden önce nasıl bilgilere sahiptin Amerika’yla ilgili? American Dream?
Gitme hazırlıkları başlamadan evvel çok bir şey bilmiyordum aslına bakarsanız. Herkesin duyduğu günlük konuşmalardan, haberlerden edindiğimiz bilgiler. Yine oradan öne çıkmış bazı fikir adamlarını derslerimizde vesaire görüyoruz, bunlar genel olarak.
- Günleriniz nasıl geçiyordu orada? Sürekli devam ettiğiniz bir kurs veya kurum var mıydı?
Diyanet Center of America’da programımız başlamadan önce, bir ay kadar Ahıska’dan oraya göç etmiş Ahıska Türklerinin misafiri olduk. O sırada orada da yaz tatili devam ettiği için bulunduğumuz süre zarfında onların çocuklarıyla ilgilendik. Bir yandan Türk Müslüman bir topluluğun Amerika’da yetişmekte olan küçük çocuklarıyla yakından ilgileniyorsunuz, bir yandan da Ahıska’da kendi memleketlerinde olmalarına rağmen Rus tahakkümü altında büyüyüp daha sonra Amerika’ya göçmüş yetişkinlerin muhatabısınız. Çok güzel, çok keyifli bir tecrübeydi bizim için. Ömrümüzün geri kalanında gönlümüzde, fikrimizde bizimle olacak insanlarla tanışmış olduk burada. Aynı zamanda Amerika’ya giriş programı gibi de oldu bu bizim için. Onlarla birlikteyken hem Amerika’daydık hem de evimizde gibiydik. Çok ilgilendiler bizimle, sağ olsunlar. Öyle olunca kolay oldu alışma sürecimiz.
Diyanet Center’a gitmemizle birlikte bizim için daha yoğun tempolu bir program başlamış oldu. Burada düzenli olarak Amerika toplumuyla ve Amerika’da yaşayan Müslüman topluluklarla alakalı dersler gördük. İşin daha teorik olan kısmı burasıydı. Dersleri Ahmet Selim Tekelioğlu hocamız veriyordu ki kendisi doktorasını Amerika’daki Müslüman topluluklar üzerine yapmış birisi. Çok faydalı oldu bu dersler. Çünkü orada devamlı farklı topluluklardan lider konumunda kimselerle tanışıyor, konuşuyorsunuz. Bunlara dair bir kanaatiniz oluşuyor tabii fakat eğer üst bir pencereden bakamıyorsanız bunlar hepsi bir yığın bilgiden ibaret. Ahmet Selim hocamızla yaptığımız dersler bize bu pencereyi sağladı diyebilirim. Böylece edindiğimiz tecrübeler, bilgiler havada kalmamış oldu.
Bu noktada şunu da ifade etmem gerekiyor: Başta Sami Erdem ve Ahmet Selim hocalar olmak üzere oradaki tüm Diyanet Center çalışanları, başkanı Yaşar Çolak hoca yine Fatih Kanca ve İmam Ali Tos hocalarımız, Amerika’da yaşam tecrübesinden istifade ettiğimiz Şeyda Karaoğlu ve daha birçok kimse, hepsi orada bulunduğumuz müddetçe bize her konuda yardımcı oldular. Minnet borcumuz var kendilerine, ödemek nasip olur inşallah.
- Başka ne gibi ders ve seminerlere katılıyordunuz?
Bu derslerimizin dışında çeşitli kurumlara ziyaretlerimiz oldu. IIIT’de bir derse katıldık. IIIT International Institute of Islamic Thought, özellikle bizim bulunduğumuz bölgede İslamî araştırmalarla alakalı önemli bir merkez. Amerika’daki İslam’ın tarihi için de yine mühim bir rolü var. Hanım arkadaşlar orada bir programa da katılarak IIIT’den daha çok istifade ettiler. Yine mesela psikoloji ile çift anadal yapan bir arkadaşımız kendisi ayarlayarak erkenden gitti oraya ve University of Maryland’de psikoloji stajı yapma imkânı oldu.
Bizim programımız daha çok gittiğimiz yerlerdeki hocalarla, sorumlularla görüşme şeklinde gelişti. Bazı hocaları da Diyanet Center’da biz misafir ettik. Bunların bir kısmı Amerika’daki önemli toplumsal liderler, mesela IIIT’deki Akademik araştırmalardan sorumlu olan kişi Ermin Sinanovic, ADAMS center’ın imamı İmam Magid, Jameel Johnson, Ömer Bajwa yine Yale Üniversitesi’nde imamlık yapıyor, ilk grup bu gibi kimseler. Bunlar tabii Amerika’da İslam’ı düşündüğümüzde bilfiil olayın içerisinde bulunan yani bu meselenin fiili olarak kahramanı olan kişiler. Bunun dışında Türkiye’den oraya gidip araştırmalarını Amerika’da sürdüren Bilal Toprak, Celal Emanet gibi isimlerle tanışma fırsatımız oldu ve yaptıkları çalışmalardan haberdar olmuş olduk. Bir de yine Ali Vural Ak Center, Anadolu Ajansı’nın Washington şubesi, Washington SETA gibi kurumları ziyaret ederek onların da çalışmalarını dinledik. Neticede hepsi farklı çevrelerden insanlar ve Amerika’daki tecrübelerini, buraya dair izlenimlerini anlatıyorlar ve böylece zihninizde genel bir kanaat, bir fikir oluşuyor.
- Amerika’nın sosyal ortamı hakkında neler söylersin?
Amerika için orada kullanılan “melting pot” diye bir tabir var. Biz Türkçede bunu “bir potada eritmek, aynı potada eritmek” tabiri içerisinde kullanıyoruz. Amerika için bu manada eritme potası ifadesi kullanılıyor. Bu şunu ifade ediyor: Amerika’da çok farklı kültürlerden birçok insan var ve bu insanlar Amerikan vatandaşı olarak bir arada yaşıyorlar. Dolayısıyla Amerika toplumu bunu korumak için bazı özellikleri ihtiva etmek zorunda. Bunların başında hoşgörü geliyor. İnsanlar birbirlerine karşı oldukça müsamahakârlar. İnsanların düşündüklerini, inandıklarını yaşaması konusunda ciddi anlamda bir genişlik var. Fakat işlerin yürümesi için doğal olarak bir düzene ihtiyaç var ve takdir edersiniz ki bu kadar farklılığın içerisinde düzeni korumak zor. Bunun için de yazılı kurallar konusunda çok sıkılar. Kısaca benim gördüğüm kadarıyla hoşgörü ve kurallara bağlılık hâkim diyebilirim sosyal hayata.
- Hangi eyaletleri gezdiniz? Seni en çok etkileyen ne oldu orada?
Şöyle bir haritaya baktığımda toplamda 15-16 eyalette bulunmuşuz. Hepsini saymayayım şimdi ama şöyle söyleyeyim, Atlas Okyanusu doğuda, Wisconsin ve Illinois batıda sınırları olmak üzere aradaki Kuzey-Doğu vilayetlerinin birkaçı hariç tamamında bulunduk neredeyse. Amerika’nın doğayla iç içe olan yaşamından zaten gitmeden önce haberdar olduğum için çok güzel olmasına rağmen çok etkilendim veya şaşırdım diyemem. Beni etkileyen daha çok Amerika’daki düzen oldu. Her yer ve her şey çok düzenli. Yollar, yaşantı, çalışma düzeni. Bir süre sonra sıkıcı bir hal alabiliyor çünkü nereye gitseniz aynı şeyleri aynı şekilde buluyorsunuz ama neticede etkileyici bir düzen var gerçekten.
- Amerika’ya gidecek arkadaşlara söylemek istediğin bir şey var mı?
Biri yaptığım biri de yapmak isteyip de yapamadığım iki tavsiyede bulunayım onlara. İlki dediğim gibi oraya gitmeden evvel Amerikan kültürüyle ve tarihiyle alakalı ne kadar bilgi sahibi olurlarsa o kadar iyi, çok faydasını göreceklerdir. İkincisi ise şu ki oraya gitmeden önce de olabilir orada da olabilir Amerikalılarla bir araya gelip konuşabilecekleri ortamlar, aktiviteler bulsunlar. Biz çoğu zaman program üzerinden hareket ettik ve programın olmadığı yerde de vaktimizi tanış olduğumuz insanlarla geçirdik. Kendini gerçekten Amerikalı olarak değerlendiren daha çok kişiyle tanışmış, konuşmuş olmak isterdim.
- Bize bu kıymetli bilgileri verdiğin için çok teşekkür ederiz.
Ne demek, ben teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için.
*Abdullah Bardakçı sordu.