Haber

Mehmet Ali Büyükkara Hocanın Edinburgh Tecrübeleri

Mehmet Ali Büyükkara hoca Twitter hesabında Edinburgh’ta edindiği tecrübelerini ve Batı’da İslami İlimler çalışmaları hakkında izlenimlerini paylaştığı bir zincir yayınladı. Kıymetli akademik tecrübeleri içermesinden ötürü sayfamızda yayınlamakta fayda gördük. Buyrun:

Dışarısı kasvetli. Tam Edinburgh havası. 
Pek işim de yok. Size doktoramı yaptığım bu şehirden bahsedeyim. Malum, ismimi hususen bu güzel şehirle anmak isteyenler var. Ne güzel!
Neyse, sanki uzunca bir zincir olacağa benziyor. Bismillah.

İslam’la, müslümanlarla alakalı bir doktorayı oryantalizmin ana merkezlerinden birinde yapmak nasıl bir tecrübe? Bu bahsi açmamın sebebi bu. 
Merak eden genç arkadaşlarımız var. Konuyu soruyorlar.

Edinburgh dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Yaklaşık 4 yılım burada geçti.

Tarihin içinde yaşıyorsunuz. Üniversitesi de çok eski. Kuruluşu 1582 
İslam ve Ortadoğu Çalışmaları bölümü ise 2001’de 250. kuruluş yılını kutladı. 
Yani 2,5 asırdır Arapça ve kendince İslam’ı öğretiyor. Oryantalistler, gazeteciler, misyonerler, diplomatlar, casuslar yetiştiriyor.

1993’te YÖK bursunu kazanınca, Malezya Ulusl. İslam Ün. ne gitmek için epey bir kapı çaldım. Olumlu cevap alamadım. İran’a ve Arap ülkelerine gitmek zaten mümkün değil. Ya ABD ya Avrupa. 
Yüksek TOEFL, GRE vs. diye Amerika’ya gözüm kesmedi. Hem evli barklıyız, ABD çok uzak.

Mezhepler Tarihi çalışacağım. Alanın Batı’da duayen ismi malumunuz Montgomery Watt. Edinburgh İslam Çalışmaları onun ismiyle anılır ve itibar kazanır. Başvurumuzu yaptık, kabul aldık.

Bu bina bizim bölüm. Bodrum + 2 kat. En üstte de biz öğrencilerin ofislerin olduğu çatı katı.

Buradan hangi hocalar gelmiş geçmiş? Sir William Muir, peygamberimize büyük iftiraların atıldığı 4 ciltlik The Life of Muhammad’in yazarı
Ve Richard Bell. İngilizce meal sahibi. “Hz. Muhammed şairler gibi ilham aldı, Ehli kitap’tan da bir şeyler ekleyip Kur’an’ı yazdı” diyen adam.

Sonra da Watt geliyor. Ben ona yetişemedim. Emekli olmuştu. 
Fakat hiç unutamam, bir Ramazan akşamı konferansı vardı. 87 yaşında. Zihni dinç. 
Peygamberimize de Allah’tan vahiy geldiğini söyleyince Yahudi & Hristiyan dinleyicilerin nasıl zıplayıp itiraz ettiklerini görecektiniz.

Watt, Kur’an’ın vahiyle geldiği, Hz. Muhammed’in de onu yazıya döktüğü kanaatindeydi.

Bu fotoğraftaki klas adam ise benim danışman Ian K A Howard 🙂 Biz ona kısaca Doktor deriz. Sağlam bir Şia uzmanıdır.

Ha bu arada ekleyim. Benim Şia hakkındaki doktora tezini o yıllarda TR’de yazmam kaynak yokluğundan dolayı neredeyse imkansızdı. 
Fakat Edinburgh’da Watt’ın da bıraktığı kolleksiyonu kullanmak suretiyle istediğim her kaynağa eriştim.

Şimdi İSAM, bu kaynakların hepsine sahip. 👏🏻

Benim Doktor’a dönersek. Değişen 1 şey yok: Bazen lisans derslerine girerdim. Peygamberimizin Taif’e gidip orada öğrendikleriyle Kur’an’ı yazdığını söylerdi.
Dini bu hocalardan aldığımızı filan düşünenler var ya, lütfen kendinizi güldürmeyin. Böyle birisinden İslam mı öğrenilir😃

Siz doktora yapıyorsunuz. Ne öğrenmesi??
Oralarda ilişkiler tam da @parmakuclari nın aktardığı gibi işler.
Karşılıklı saygı kuraldır. Yapılan bir iş (doktora) vardır. Profosyonellik esastır. Hedef, bu işi en güzel şekilde tamamlamaktır.

Doktor koyu bir Katolikti. Geçinemediği hanımıyla bu yüzden boşanamıyordu. Alkolizmin neredeyse kıyısına gelmişti. Mesai arkadaşları kurtardı. 
Aslında neşeli, şakacı bir adam. Doğan oğluma Selman adını verdiğimi söyleyince tebrik etti ve bir sonraki için de Ammar veya Ebu Zer isimlerini önerdi. Ben de Mikdat’ı unuttun Doktor demiştim, gülüşmüştük. Şia’ya kendini daha yakın hissederdi. Ama öğrencileri arasında ayrım gözetmezdi. Malezya ve Körfez’den çok sayıda talebesi vardır. 
Tek Türk bendim, kıymetliydim 🙂

Çalışmalar şöyle yürür: Araştırır, yazar ve hocaya sunarsınız. Kontrol eder, teknik ve metodik yanlışlara müdahale eder. Tabii ki Arapça’da, ibarede takılırsınız, yardımcı olur. 

Ama fikir ve tezlerinize müdahale etmez. “ispatlayıp savunursan mesele yok” der.

2. danışman da sıkı 1 Şia uzmanı: Andrew J.E Newman. İslam hakkındaki düşüncesi diğerlerinden farksız. Fakat size karışmaz. 
Ama adalet esastır. Doktoranız yeni bitmiştir. Hoca yeni kitap çıkartacak. Yüksünmeden sizin bulgulara referanslarını yapmış, adınızı literatüre eklemiştir.

Türkiye’ye döndüğünüzde bunu görür, bu kadirşinaslık ile mutlu olursunuz. 

Türkiye’de bir doktora danışmanının bunu yapması pek olası değildir. Nasıl olsa birlikte tezi çıkarttık deyip sizin isminizi anmaya gerek duymaz. 

Edinburgh gibi yerlerde böyle şeyler olmaz.

Bu şehir böyle 1 akademik ortam sunmakla kalmaz; Avrupa Aydınlanması denen tarihi olguyu bizzat teneffüs etmenizi sağlar. 
Mesela Darwin’in 2 yıl geçirdiği bu şehirdeki çalışma ofisi, fakülteye 5 dk uzaklıktadır. Evrime kafa patlattığı böcek kolleksiyonunu görmek ilginç olabilir.

Veya Aydınlanma öncülerinden David Hume’u yanı başınızda bulursunuz. Kendisi “deneyimin konusu olmadığı için” tanrı inancına safsata demiştir
Yahut 10 dk yürür, Adam Smith’in kabri başında onun kapitalist kuramları hangi şartlarda geliştirdiği hakkında düşüncelere dalabilirsiniz.

Ha unutmadan, her Türk gibi, Britanya’dan bağımsızlık yanlısı İskoç Milliyetçi Partisi’ni destekler, seçim bürolarına uğramadan edemezsiniz. Derdinizi anlarlar ve çok hoşlarına gider. 
Diğer favori ise İrlanda ayrılıkçısı Sinn Fein ve efsane lideri Gerry (benzetenler olmuştur :))

bir de Edinburgh Central Mosque kısmı var, az sonra diyelim inşaallah, bu kısım daha güzel 🙂

Edinburgh elbette akademiyle sınırlı değildir. Bir müslüman öğrenci olarak Edinburgh Merkez Camii sizin için fakültenizden bile daha önemli bir mekan olur çıkar. Zaten doğrusu budur. 
Hemen cemiyetin parçası olursunuz. Open Day’de görev alır, gayrimüslimlere islam’ı anlatırsınız.

Brelvi camisine yolunuzu düşürmek istemeyebilirsiniz, ama Diyobendi Mescidinde ara sıra görünmeniz oradaki cemaati mutlu eder 
Fakat talebenin esas mekanı, neredeyse Üniversiteyle içi içe olan Merkez camiidir. Suudilerin elinde olması sorun olmakla beraber, fazla büyütmeye değmez.

94–97 arası Suudi ve Sahve Selefiliği arasında küresel ayrışmanın yaşandığı yıllardır ve ben buna Edinburgh’da şahit olma şansı yakalamışımdır. 
Cami idaresi üzerine yapılan kavga, cami inşaatının üç yıl uzamasına yol açmıştır. Suudçular idareyi ele alınca fonlama tekrar başlar.

Aynı yıllar selefiyye’de “cihadi farklılaşma”nın tebarüz ettiği tarihlerdir. 
Sudan’da mülteci Usame b Ladin, Suud vatandaşlığından çıkartıldığında, kızgın Sudanlılar ile Suudlular arasındaki ağız kavgasında arabuluculuğa bile soyunmuşluğum vardır.

Cezayir savaşında tekfirci GIA’nın destekçisi Ebu Katade’nin Londra Finsbury Camiinden dağıtılsın diye gönderdiği broşürler genelde çöpe atılır. FIS sempatizanları bu konuda hassastır Bilahare cami idaresi FIS’lıları da uzaklaştıracaktır.Tıpkı Hizbü’t Tahrircilere yaptıkları gibi.

Srebzenitza için kunuta durulur; Çeçen cihadı için para toplanır. 
Selefi davetçi Bilal Philips ta Amerika’dan gelir, bizim fakültenin hocası Maliki-sufi alim Dr. Yasin Dutton ile sigaranın haramlığı üzerine camide münazara düzenlenir.

Münazaranın galibi bana göre “haram değil” diyen bizim Dutton hocadır. 
Bu münazara demek öyle tesirli olmuştur ki, yıllar sonraki Diyanet fetvasına tarafımca hiç kulak asılmamıştır. 😃

Suudlular idareyi alınca (after 97) bizim caminin tadı kaçmıştır. Said Nursi hakkında bile konuşamaz olmuşuzdur. 
Lafın kısası, hayat Edinburgh’da böyle geçer. 
Böyle bir atmosferde değil oryantalist veya modernist olmak; “dinci terörist” olmadığınıza şükretmeniz gerekebilir😃😃

İlahiyat talebesi şimdi soracak: Hocam Doğuya mı Batıya mı tahsile gidelim? 
Cevabımı vermeden önce şunu söyleyeyim, Batıya gidenleriniz orada Şeytanla filan karşılaşmayacak. Değerlendirirseniz güzel bir tecrübe olacak. Arapça’nız yanında (en az) bir batı dilini öğreneceksiniz.

İyi 1 danışman hoca ve iyi 1 üniversite bulursanız kaçırmayın derim. 
Genelleme yapmayayım ama, Ermeni,Yunan hocalardan uzak durmanız salık verilir. Yahudi hocadan fazla zarar gelmez. Ateist danışmanlar en yardımcı olanlardır. Kaprisi yoksa Müslüman bir danışman bile olabilir (!)

Doğuya mı Batıya mı? sualine cevabım, “mümkünse Doğu’ya” olacak. 
Ama ince eleyip sık dokumanız gerekecek. 
İslamabad’da pek hoca kalmamıştır. Malezya’da “bilginin islamileştirilmesi” takıntısı olmayan bir hoca bulursanız tavsiye edilebilir.

Kum’da veya Riyad-Medine’de mezhebinizden dolayı eziyet çekebilirsiniz. 

Kahire veya Hartum’da “bukra inşaallah” tembelliğinden bîzar olabilirsiniz. Ezher’in zaten adı kalmıştır. 

Hedefine varamayacak bir master ve doktoraya yelken açmayın. Dikkatli olun.

Üniversiteye entegre Hint – Pak. medreselerinde hadis kıraat etmek cazip gelebilir. 

Ama Ebu Davud’un Taharet kitabını sema ettikten sonra, dışarıdaki tuvalette taharet için konulmuş çakıl taşlarıyla karşılaşmanız size “buraya nereden düştüm” dedirtebilir.

Doğu’nun sorunu, yüksek eğitimin sistemleşmemiş olmasıdır. Hocanız kötüyse yandınız demektir. Kurumun sizi kurtaracak mekanizması yoktur
Buna rağmen, Fas, Ürdün, Katar, Umman gibi ülkelerden iyi sesler geldiğini belirtmeliyim Öğrencilerimiz buralarda çok iyi doktoralar yapıyorlar.

Acele etmeyin, istişare – istihare edin. Şimdi TR ve dünya, benim zamanımdaki gibi değil. Danışacak epey insan var, gidilecek epey okul var. 

Şunu unutmayın. Orada sadece öğrenim görmeyeceksiniz. Yaşayacaksınız. Mahallesi, camisiyle o ülke o şehir esas mektebiniz olacak.

Zincirin twitter’daki sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: