Ramazan, misafiri olduğu her şehir ve toplumun rutinini bir ay boyunca değiştiriyor. Ramazanın oluşturduğu manevi ortam ve birliktelik, İslam coğrafyasının her yerinde başka şekillerde tezahür ediyor. İslam dünyasının çeşitli ülkelerinde Ramazanın nasıl yaşandığına dair kesitler, önümüzdeki günlerden itibaren sitemizde olacak. Fakültemizin uluslararası öğrencilerinin kendi ülkelerindeki Ramazan atmosferini anlattığı bu yazı serisine ilk olarak Batı Trakya ile başlıyoruz.
Cabir İhtiyar,* Batı Trakya’da Ramazanı yazdı.
Sevinç ve Hüzün Bir Arada: Batı Trakya’da Ramazan
Bu yıl Ramazan ayı, dünyanın her yerinde olduğu gibi Batı Trakya’da da hüzünle karşılandı. Halk, bir yandan Ramazan-ı Şerif’i büyük bir mutlulukla karşılarken, bir yandan da camilerin virüs önlemleri kapsamında kapatılması ve her Ramazan uygulanan geleneklerin yerine getirilememesinden dolayı oldukça hüzünlü hissediyor. Ancak normal zamanlarda Meriç’in diğer yakasında Ramazan, Türkiye’deki ile oldukça benzer şekilde geçmekte. Bunda, Osmanlı’dan devralınan miras ve halkın gönül muhabbetiyle Türkiye’ye bağlı olması oldukça etkili.
Osmanlı bakiyesi Batı Trakya halkı, yaklaşık 150 binlik nüfusu ile Yunanistan’da varlığını sürdürmeye çalışıyor. Dinî olarak özerk bir toplum sayıldığımız için, birçok dinî ve milli geleneğimiz Osmanlı’dan gelen saflığı ile yaşanmaya devam ediyor. Dolayısıyla, hem öncesinde, hem de mübarek Ramazan ayı boyunca coşkuyla birçok kutlama yapılmaya ve gelenekler yaşatılmaya çalışılıyor.
Öncelikle, üç ayların başlangıcı bölge halkı için büyük bir önem arz ediyor. Bu süreçte farklı bölgelerde mevlitler ve toplu yemek organizasyonları düzenlenerek kutlamalar yapılıyor. Bu tarz organizasyonların başını her zaman bölgenin gençleri çekiyor. Her türlü ihtiyaç köylü tarafından sağlanırken, gençler hizmet görevini büyük bir özveri ile üstleniyorlar. Bu etkinliklerde gençlere rol verilmesinin en büyük nedeni, gelenek ve göreneklerin, dinî ve milli mirasın gençler tarafından benimsenmesinin arzulanmasıdır. Özellikle köylerde, daha çok Osmanlı döneminden kalma geniş avlulu evler bulunduğu için bu süreçte evler bir güzel temizlenip Ramazan’da verilecek toplu iftarlara hazır hale getiriliyor. Ramazan ayının başlamasından hemen önce, yine ağırlıklı olarak köyün gençleri tarafından camiler temizlenip cemaate hazır hale getiriliyorlar. Camilerimizde cemaatlere Ramazan ayının en güzel şekilde nasıl değerlendirilebileceği hatırlatılırken, Kur’an kurslarımızda çeşitli etkinlikler ile bu mübarek ayın önemi çocuklara öğretilmeye çalışılıyor. Sonuç olarak, tüm halk, içindeki coşku ve sabırsızlıkla Ramazan ayının başlamasını bekliyor.

Ramazanın başlangıcıyla bölgemizde birçok toplu etkinlik düzenlenmeye başlıyor. Bu etkinlikler temelde kaynaşmayı, tanışmayı ve her şeyden önemlisi manevi bağların güçlendirilmesini hedefliyor. İlk etapta, Ramazan ayının vazgeçilmezi olan davulcular köylerimizde imsak öncesi ve iftar vakitlerinde mahalle mahalle dolaşarak görevlerini yerine getirmeye başlıyor. İskeçe ve Gümülcine gibi şehirlerde ise davula izin verilmediği için yalnızca iftar saatlerinde top atılıyor. Köylerde davul çalma görevi yine köy gençlerine düşüyor. Bu uygulama, hem gençlerin bu geleneği canlı tutmasına hem de bu vesile ile bir araya gelerek eğlenmelerine fırsat veriyor. Gençler, kılınan teravih sonrası genellikle önceden anlaştıkları bir yerde toplanarak sahura kadar birlikte zaman geçiriyor, vaktin gelmesiyle birlikte ise davullara yapışarak koşa koşa tüm köyü turlamaya başlıyor. Bayramdan hemen önce davul çalma görevini üstlenen gençler kapı kapı dolaşarak bahşişlerini topluyor ve bu parayla hep birlikte bir etkinlik düzenliyorlar. Bazı gençler ise bu parayı belli bir hayır yapmak için ya da diğer Ramazan ayı içinde mevlit töreni düzenlemek için kullanıyorlar.
Okçular Cami İftarı (2015) Ketenlik Köyü İftarı (2014)
Ramazan ayının bir diğer vazgeçilmez etkinliği ise, bölge köylerinde düzenlenen toplu iftarlardır. Ramazan ayı boyunca, başta seçilmiş müftülükler olmak üzere çeşitli azınlık dernekleri ya da köy cemaatleri gibi kurum ve kişiler tarafından dinî programlar ve geniş katılımlı iftarlar düzenleniyor. Bu iftarlara seçilmiş müftüler, Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen konsolos ve bölgenin ileri gelenleri de sürekli olarak katılmaya çalışıyor. İftar sofralarında milli ve manevi duyguların unutulmaması noktasında gerekli öğütler veriliyor. Sonrasında ise, yatsı ve teravih namazı vakti gelene kadar gençler, gelen halkı farklı etkinlikler ile eğlendirmek için gayret ediyor. Düzenlenen etkinliklerde Türkiye’den gelen misafirlerin de büyük katkısı oluyor. Misafir olarak gelen çeşitli kurumlar toplu iftarlar düzenlerken, profesyonel tiyatro ekipleri ise Ramazan boyunca köy köy dolaşarak Hacivat-Karagöz gibi çeşitli tiyatrolar ile hem çocukları hem de yetişkinleri eğlendirmeye çalışıyorlar. Ramazanla birlikte bölgedeki İslam ve Türk gelenekleri de ayrı bir canlılık kazanmış oluyor.
Ramazanın başlangıcıyla birlikte Batı Trakya’nın dört bir yanındaki camilerde mukabeleler de okunmaya başlanıyor. Bazı bölgelerde bu mukabeleleri Kur’an kursu talebelerinin okuması teşvik ediliyor. Genellikle ikindi namazı sonrası okunan mukabeleler yoğun bir cemaat tarafından düzenli olarak takip ediliyor. Bununla birlikte Ramazanın bir diğer önemli ibadeti olan teravih namazları da aksatılmadan yoğun bir cemaat ile eda edilmeye çalışılıyor. Yatsı namazı öncesi, halkın ahirete irtihal etmiş akrabalarını anmak ve hayır dua almak için mevlid-i şerifler okutuluyor ve gelen cemaate ikramlarda bulunuluyor. Bazı köylerde mevlit okutma geleneği oldukça fazla önemseniyor ve halk, Ramazan ayında mevlit okutabilmek için aylar öncesinden köy imamıyla görüşüyor.

Bölgemizdeki diğer bir güzel gelenek ise köy halkının köyün imam ve müezzinine Ramazan ayı boyunca iftar getirmesi oluyor. Bunun için köy halkı önceden sıraya giriyor ve her gün hangi ailenin yemek getireceği biliniyor. Köy evlerinde sırayla hazırlanan yemekler, iftar ve sahur saatlerinde cami ya da mescide yollanıyor. Bu güzel gelenek şimdilerde pek fazla kalmadıysa da, bazı köyler bunu sürdürme gayretinde. Bunların yanında, bölge vaizleri Ramazan ayı boyunca Batı Trakya’daki farklı köylere giderek akşam ile yatsı vakitleri arasında vaazlar veriyorlar. Tüm bu manevi duygular içerisinde Batı Trakya halkı mübarek Ramazan ayını ve geleneklerini yaşamaya çalışıyor.
Bu süreçte Hıristiyan Rumlar da genellikle Müslüman halka oldukça saygı gösteriyorlar. Gün boyu aç ve susuz bir şekilde oruç tutulmasına oldukça hayret ediyor ve bu durumu çokça sorguluyorlar. Müslüman ailelerle aynı mahalleyi paylaşan Hıristiyan komşular, genellikle dışarıda yememeye özen gösteriyorlar. Ayrıca, fırıncılar tarafından pişirilen Ramazan ayına özel pideler raflarda yerini almaya başlıyor.
Ramazanın son on gününde camilerde itikaf için özel bir köşe hazırlanıyor. Buraya cemaatin müdavimlerinden gönüllü olan bir kişi giriyor ve bu son on günde tüm ümmet için dua edip ibadetlerde bulunuyor. Kadir gecesinde de mevlitler okunup dualar ediliyor. Bazı köylerde sahura kadar süren gece namazları düzenleniyor. Ardından yine toplu bir sahur ile bu mübarek gece de hep birlikte en güzel şekilde eda edilmeye çalışılıyor. Bunların ardından, Ramazanın son günlerini yaşamanın hüznü hissedilirken, bayrama ulaşıyor olmanın telaşı başlıyor. Bayram alışverişleri ile çarşı ve pazar yerleri dolup taşıyor. Bayram namazı çok kalabalık bir cemaat ile eda ediliyor. Ardından cami cemaati, büyükten küçüğe doğru zincir oluşturarak teker teker bayramlaşıyor. Sonrasında ise evlere dönülüp ev ahalisi ile bayramın mutluluğu paylaşılıyor. Aileler kapılarını açık bırakarak, çocukların hangi evlerin Müslümanlara ait olduğunu anlamasına yardımcı oluyorlar. Şehirdeki binalarda bu durumu ayırt etmek pek kolay olmuyor tabi ki. Hıristiyan bir ailenin kapısı yanlışlıkla çalınabiliyor. Böyle durumlarda, ya onlar da çocukları kırmayıp şeker ikram ediyorlar, ya da onları Müslüman ailelerin yaşadığı kapılara yönlendiriyorlar.
Bayramın ilk günü ailenin en büyük üyelerinin evinde tüm akrabalar bayram sofrası için toplanıyorlar. Burada, hem özlenen lezzetler doya doya tüketiliyor, hem de toplu bayramlaşma yerine getirilmiş oluyor. Tüm bunların yanında bayramı en güzel şekilde değerlendirmek için çeşitli etkinlik ve eğlenceler de düzenleniyor. Batı Trakya’da düzenlenen etkinlikler halkın bir araya gelmesini sağlarken, Osmanlı döneminden kalan gelenekler yaşatılmaya ve gelecek nesillere aktarılmaya devam ediyor.
Maalesef tüm bu güzelliklerin yanında, azınlık olmanın olumsuz sonuçları da ara ara hissedilebiliyor. Kurulan manevi ortam ve birliktelikten rahatsız olan bazı insanlar durumu provoke ederek halkın huzurunu bozmaya çalışıyor. Okunan ezanların halkı rahatsız ettiği ve çok yüksek sesli olduğu gerekçesi ile devlet yetkililerine şikayette bulunuluyor. Yeri geliyor, imamlar mikrofonların sesini kısmaları hususunda uyarılıyorlar. İçinde bulunduğumuz zorlu virüs sürecinde de benzer oyunlar oynanıyor. Toplu ibadetlerin yasaklandığı böyle bir dönemde, ezanlar da çeşitli bahaneler ile susturulmaya çalışılıyor. Fakat her zaman olduğu gibi Batı Trakya halkı, tepkisini ve hukuki mücadelesini ortaya koyarak haklarını korumak için gayret gösteriyor. Kısacası, bölgede bir azınlık olarak yaşadığımız gerçeği yer yer kendisini hatırlatmaya devam ediyor. Lakin tüm tatsız olaylara rağmen Batı Trakya halkı manevi duygularını ve neşesini kaybetmeden Ramazanı en güzel şekilde yaşamaya gayret ediyor.
Bu yıl, dünyanın her yerinde olduğu gibi, tüm bu güzel geleneklere hasret kaldığımız bir Ramazan ayı yaşıyoruz. Yaşadıklarımız, bize bir kez daha elimizdeki güzelliklerin kıymetini hatırlatıyor. Tabi bu krizle birlikte evlerimizi mescit kılmak ve aile bilincini daha güzel yaşamak adına çok büyük bir fırsat doğuyor. Rabbim bizleri hem bu fırsatı hem de Ramazan ayını gerektiği şekilde değerlendirebilenlerden eylesin.
*Cabir İhtiyar, fakültemiz 3.sınıf öğrencilerinden olup Batı Trakya’da ikamet etmektedir.