“Farklı İklimlerde Ramazan” serimize üçüncü bir ülke devam ediyoruz. Fakültemiz öğrencilerinden Bahtiyar Ömer Muhammed,* Kuzey Irak’ta ramazanı yazdı.
Kuzey Irak bölgesinde ramazan ayı gelir gelmez bölgede kendisini hissettirir, ilk geceden itibaren hem camilerden, hem televizyon kanallarından “Merhaba merhaba, ya şehr-i ramazan merhaba!” nidaları yankılanır. Öte yandan, ramazanın ilk gecesi teravih kılınırken bazı camilerde sesler dış hoparlöre de verilir ve böylece ramazanın geldiğini bölgedeki herkes hisseder.
Kuzey Irak’ta, Türkiye’deki gibi mukabele geleneği yoktur, fakat bazı camilerde sabah namazından sonra her gün Mahir veya Südeys gibi imamlardan bir cüz Kur’an dinlenir. Neredeyse tüm Müslümanlar, kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla yaşlısıyla ramazan ayında en az bir hatim okur; bazıları üç, dört ve hatta on hatme kadar gider.
Teravihlere gelince, genelde teravih namazı sekiz rekât kılınır, ancak imam uzun sureler seçer ve yavaş yavaş okur. Öyle ki, bazılarında ayaklar acıdan dayanamaz hale gelir, tabii o acı bile insana huzur verir. Kuzey Irak’ta teravih namazını özel kılan hususlardan bir diğeri ise sohbetlerdir. Ramazan gecelerinde çoğu camide sohbet olur, ancak süresi ve zamanı camiden camiye değişebilir. Örneğin, bazı camilerde yatsı namazı kılındıktan sonra ve teravih namazına başlamadan kısa bir sohbet yapılır, diğer bazılarında ise teravih bittikten sonra sohbet yapılır ve daha uzun olur.
Ramazan ayında camiler bir başka olur. Çocuklar camiyi kreşe çevirir, gençlerin çoğu sohbet ve muhabbetle, az bir kısmı ise Kur’an veya ilmî kitapları okumakla meşguldür. Yetişkinler Kur’an okurlar, yorulduklarında ise camide dinlenirler ve uyurlar. Yaşlıların ise bilenleri Kur’an okumakla, bilmeyenleri ise zikirle meşgul olurlar, yorulduklarında da akranlarıyla sohbet eder veya uyurlar. Hal böyleyken, Ramazan ayında camiler hiç boş olmaz ve her yaştan insanlarla dolu olur.
Türkiye’den farklı olarak, insanlar akşam üzeri camiye gelir ve camide oruçlarını açarlar. Şöyle olur: Her camide ezandan önce saflarda su ve hurma dağıtılır ve herkes müezzini bekler, ezan okunduğunda insanlar oruçlarını su ve hurmayla açar ve birkaç dakika geçmeden kalkıp akşam namazını eda ederler. Namazdan sonra herkes evine gider ve böylece yemek namazdan sonra yenmiş olur. Sahura gelince, insanlar genelde iftarda yedikleri yemeklerden sahurda da yerler ve dolayısıyla sahur, kahvaltılık türünden bir yemeğe değil, akşam yemeğine benzer; sahurda yemeğe ilaveten meyve de yenilir.
Bazı camilerde ramazanın son on gününde itikâf yapılır. İtikâf yapanlar on gün boyunca camiden çıkmazlar, camide uyur ve camide yemek yerler. Ancak bunun için caminin itikâfa uygun olması gerekir, genelde itikâfın yapıldığı camilerde ikinci kat veya üçüncü kat olur, itikâf yapanların ihtiyaçlarını gidermeleri için banyo ve mutfak bulunur. Akşam yemekleri her akşam hayırseverler tarafından karşılanır ve getirilir, o yemekle hem iftar hem de sahur yapılır.
Ramazanın son on günü insanlar camilere hücum eder, her zaman camiye gelenden hiç camiye gelemeyene kadar herkes bu on günde sıkı bir şekilde camiye gelir. Yirmi yedinci günün gecesi insanların çoğu kadir gecesi olduğundan emin oluyormuşçasına, camide ya da evde olsun, bu geceyi uyanık geçirir ve ibadet eder. Ramazan ayında gündüz vakitleri lokantalar genellikle kapalı olup ikindiden sonra açılır ve bazıları gece boyunca sahura kadar açık kalır. Ramazanın sonlarına doğru insanlar “Elveda, elveda, ya şehr-i ramazan, elveda!” nidalarını duyduklarında derin bir hüzün duyarlar ve böylece ramazana veda ederler.
Bahtiyar Ömer Muhammed, fakültemiz 2. sınıf öğrencisidir.