İslami İlimlere Yön Veren Alimler serimizin hadis usulü ilmiyle ilgili kısmına İmam Şâfi‘î ile başlıyoruz. Serimizin ilk bölümü olan “Hadis Usulü İlmine Yön Veren Alimler” dizisinde, hadis usulü ilminin teşekkül sürecinde en kritik rolü oynamış yedi alimin hayatını ve hadis usulü ilmi açısından katkılarını sizlerle paylaşmayı hedefliyoruz.
Bu seriyi İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi mezunu ve Temel İslam Bilimleri yüksek lisans öğrencisi Rıdvan Talha Yücedağ hazırladı.
İmam Şâfi‘î’nin Hayatının Ana Hatları
150/767 yılında Gazze’de doğan İmam Şâfi‘î, hayatının erken dönemlerini Mekke’de geçirdi. Mekke’de bulunduğu sırada tebe-i tâbiînin önemli hadis alimlerinden olan Süfyân b. Uyeyne’nin hadis derslerine katıldı. İmam Şâfi‘î’nin furû-i fıkıh kitaplarında kullandığı hadis birikiminin çoğu Süfyân b. Uyeyne’nin halkasında iken öğrendiği hadislerden oluşmaktadır. Daha sonra İmam Mâlik’ten Muvattaʾı dinlemek üzere Medine’ye seyahat etti. Burada, İmam Mâlik vefat edene kadar ona talebelik yaptı; böylece hem Muvattaʾ râvîlerinden biri oldu hem de İmam Mâlik’in en kıdemli öğrencileri arasına girdi. Şüphesiz ki İmam Mâlik, İmam Şâfi‘î’nin en çok etkilendiği hocalarından biridir.[1]
İmam Mâlik vefat ettikten sonra Mekke’ye dönen İmam Şâfi‘î, oradan Yemen’e geçtiği sırada kendisini bir entrikanın içinde buldu; Abbâsî devletine karşı bir isyan planlamakla itham edilerek Bağdat’a götürüldü ve hapse atıldı. Daha sonra aklanan ancak göz hapsinde tutulan Şâfi‘î, bu vesileyle İmam Ebu Hanife’nin en meşhur öğrencilerinden biri olan Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ile tanıştı ve Bağdat’ta bulunduğu süre boyunca onun derslerine devam etti; böylece Hanefî fıkhını yakından tanıma imkânı buldu. Halife Hârûnürreşîd’in beğenisini kazanan ve göz hapsi biten Şâfi‘î, Mekke’ye döndü, ancak bir süre sonra fıkıh dersleri vermek üzere yine Bağdat’a geldi ve burada kendisinin fıkıh halkalarına en çok devam edecek kişi olan Ahmed b. Hanbel ile tanıştı. Ahmed b. Hanbel, İmam Şâfi‘î’nin fıkhından; İmam Şâfi‘î de Ahmed b. Hanbel’in hadis birikiminden faydalandı.
Bütün yaşadıkları neticesinde İmam Şâfi‘î; Malikîlerin, Hanefîlerin ve İmam Ahmed b. Hanbel’in fıkhî görüşlerini yakından tanıma fırsatı buldu. İmam Şâfi‘î’nin fıkhının oluşumunda özellikle Malikîler ve Hanefîlerle olan ilişkileri oldukça belirleyici oldu.[2]
Hayatının son dönemini, fıkhına büyük bir etkisi olan Mısır’da geçiren İmam Şâfi‘î, 204/820 senesinde Mısır’da vefat etti.

İmam Şâfi‘î’nin Hadis Usulü İlmine Katkıları
İmam Şâfi‘î, hadis usulü ilminin tarihinde müstesna bir yere sahiptir; bu ilme birçok katkıda bulunarak onun oluşum ve gelişim sürecinde doğrudan etkili olmuştur. Günümüze ulaşan hadis usulü eserlerine bakıldığında kâhir ekseriyetinin Şâfi‘î âlimler tarafından telif edildiği görülür. Bu âlimlerin, İmam Şâfi‘î’nin eserlerini detaylıca incelediklerine ve bu ilmi şekillendirirken onun metodunu takip ettiklerine şüphe yoktur.
İmam Şâfi‘î’nin hadis usulü ilmine katkıları ve bu ilimde etkili olduğu konular şöyle sıralanabilir:
- İmam Şâfi‘î, Bağdat’ta ehl-i reyin ehl-i hadise galip geldiği bir dönemde hadis ehline, hadislerden fıkhî hüküm çıkarmanın yollarını öğreterek ve ehl-i reye mensup âlimlerle girdiği münazaralardan galip çıkarak ehl-i hadisin de Bağdat’ta güçlü bir varlık gösterebilmesini sağlamıştır.[3] O, ehl-i hadise yaptığı bu metodolojik yardımlardan dolayı “nâsıru ehli’l-hadîs (hadis ehlinin yardımcısı/kurtarıcısı)” unvanını almıştır.
- İmam Şâfi‘î, haber-i vâhidin (tevâtür derecesine ulaşmayacak kadar az sayıdaki kişi tarafından rivayet edilen haber) delil olarak kabul edilmesi gerektiğini şiddetli bir şekilde savunmuştur. O, bir hadisin sahih olmasında senedindeki râvî sayısının değil, râvîlerin niteliklerinin önemli olduğunu vurgulayarak, onunla aynı asırda yaşayan bazı âlimlerden bir hadisin makbul sayılabilmesi için isnâdının her tabakasında belirli sayıda râvî bulunmasını şart koşanlara karşı çıkmıştır.[4]
- İmam Şâfi‘î, bir hadisin sahih olabilmesi için senedinin muttasıl (içinde kopukluk olmayan sened) olmasını şart koşarak kendi dönemine kadar sıkça delil olarak kullanılan mürsel hadislerin (tâbi‘î tabakası ile Hz. Peygamber arasında kopukluk bulunan hadis) delil değerini –en azından kendi öğrencileri nezdinde– düşürmüştür. Bu hususu İmam Ebû Dâvûd da Risâle ilâ ehli Mekke adlı risalesinde zikretmiştir.[5] İmam Şâfi‘î, ayrıca “sünnet” teriminin yalnızca Hz. Peygamber’in sünneti için kullanılması gerektiğini söyleyerek merfû‘ hadislerin (söyleyeni Hz. Peygamber olan hadisler) otoritesini arttırmıştır.[6]
- İmam Şâfi‘î, ilk fıkıh usulü kitabı sayılan[7] er-Risâle adlı eserinde bir hadisin sahih olabilmesi için gerekli şartları ortaya koymuştur.[8] Bu şartlar, kendisinden sonra gelen âlimler üzerinde o kadar etkili olmuştur ki asırlar sonra müesses hale gelen hadis usulü ilmine dair telif edilmiş kitaplarda da bu şartların neredeyse hiç değişmeden korunduğu görülmektedir. İmam Şâfi‘înin, “Hadis sahihse mezhebim odur.” sözü[9] de sahih hadislerin ve dolayısıyla onun sahih hadislerin tespiti için koyduğu kuralların, Şâfi‘î fıkhının oluşumunda azamî öneme sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Bütün bunları göz önünde bulundurarak şöyle bir sonuca varmak mümkün gözüküyor: İmam Şâfi‘î, verdiği dersler, katıldığı münazaralar, telif ettiği eserler ve geliştirdiği metodoloji ile hem ehl-i hadisin İslam tarihi içinde bir grup olarak devamlılık gösterebilmesine yardımcı olmuş hem de hadis usulünün temel ilkelerini belirlemek suretiyle bu ilmin kuruluş dönemindeki müstesna yerini almış ve tekamül etme sürecine en çok etki eden âlimlerden biri olmuştur.
[1] AYBAKAN, Bilal, “Şâfiî”, DİA, XXXVIII, 223.
[2] Muhammed Ebû Zehra, İmam Şafiî, çev. Osman Keskioğlu, s. 44-51.
[3] AYBAKAN, Bilal, “Şâfiî”, DİA, XXXVIII, 226.
[4] Muhammed b. İdrîs eş-Şâfiî, er-Risâle, çev. Abdulkadir Şener ve İbrahim Çalışkan, s. 221-255.
[5] Ebû Dâvûd es-Sicistânî, “Risâletü’l-İmâm Ebî Dâvûd es-Sicistânî ilâ ehli Mekke fî vasfi Sünenihî”, Selâsü rasâil fî ilmi mustalahi’l-hadîs, nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, s. 32.
[6] AYBAKAN, Bilal, “Şâfiî”, DİA, XXXVIII, 228.
[7] BEDİR, Murteza, “er-Risâle”, DİA, XXXV, 117.
[8] Muhammed b. İdrîs eş-Şâfiî, er-Risâle, çev. Abdulkadir Şener ve İbrahim Çalışkan, s. 205-206.
[9] Ayrıntılı bilgi için bkz. BİKÂÎ, Ali Nâyif, İzâ sahha’l-hadîsü fehüve mezhebi, Beyrut: Dâru’l-beşâiri’l-İslâmiyye.
Seri kapsamında yayımlanmış yazılara aşağıdan ulaşabilirsiniz.